yalçınkaya kararı

Yalçınkaya Kararının FETÖ/PDY Davalarına Etkisi

Yalçınkaya Kararının Önemi

AİHM Büyük Dairesi’nin Yüksel Yalçınkaya kararında, Türkiye’de FETÖ/PDY bağlantılı yargılamalarda kullanılan delillerin hukuka uygunluğu, adil yargılanma hakkı ve kanunsuz suç olamaz ilkesi gibi temel insan hakları prensipleri mercek altına alınmıştır. Karar, özellikle ByLock kullanımı, Bank Asya’da hesap sahibi olma ve sendika/dernek üyeliği gibi delillerin, FETÖ/PDY üyeliği suçlamalarında yeterli ve somut kanıt olarak değerlendirilemeyeceğine işaret etmiştir. Bu karar, yalnızca Yalçınkaya’nın bireysel davasıyla sınırlı kalmamış, benzer nitelikteki binlerce dava için emsal niteliği taşımaktadır.

Kararın, hem ceza mahkemelerindeki yargılamalara hem de idari yargı süreçlerinde kamu görevinden ihraç edilenlerin davalarına olan etkisi, Türkiye’nin iç hukuk sisteminde ve uluslararası hukuk bağlamında tartışmalara yol açmıştır. Bu makalede, kararın hukuki çerçevesi, somut örneklerle etkileri ve gelecekteki yansımaları detaylı bir şekilde analiz edilecektir.

Yalçınkaya Davasının Arka Planı

Yüksel Yalçınkaya, Kayseri’de bir devlet okulunda öğretmen olarak görev yaparken, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile FETÖ/PDY bağlantısı iddiasıyla kamu görevinden ihraç edilmiştir. Ardından, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 314/2 maddesi uyarınca “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla yargılanmış ve mahkum edilmiştir. Mahkumiyet kararı, ByLock kullanımı, Bank Asya’da hesap sahibi olması ve FETÖ/PDY ile bağlantılı bir sendika ile derneğe üye olması gibi delillere dayanmıştır.

Yalçınkaya, iç hukuk yollarını tükettikten sonra 17 Mart 2020 tarihinde AİHM’ye bireysel başvuruda bulunmuş ve AİHM İkinci Bölümü, bu davayı 2 Mart 2021 tarihinde “leading case” (emsal dava) olarak nitelendirmiştir. AİHM, yargılamada kullanılan delillerin hukuka uygunluğunu, adil yargılanma hakkını ve kanunsuz suç olamaz ilkesini değerlendirmiştir.

AİHM’in Tespitleri

AİHM, kararında şu temel ihlalleri saptamıştır:

  1. Adil Yargılanma Hakkı (AİHS Madde 6): Ulusal mahkemeler, ByLock’un “münhasır” (yalnızca FETÖ/PDY üyeleri tarafından kullanıldığı) ve “örgütsel” bir iletişim aracı olduğu iddiasını, MİT tarafından sağlanan verilere dayandırarak derinlemesine incelememiştir. Bu, sanıkların savunma haklarını kısıtlamış ve adil yargılanma ilkesini ihlal etmiştir.
  2. Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi (AİHS Madde 7): ByLock kullanımı, Bank Asya’da hesap sahibi olma ve sendika/dernek üyeliği gibi eylemler, TCK’nın 314. maddesi kapsamında suçun zihinsel unsurlarını (bilgi ve kast) kanıtlamadan mahkumiyete esas alınmıştır. Bu, suçun yasal tanımının öngörülemez bir şekilde genişletilmesi anlamına gelmektedir.
  3. Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüğü (AİHS Madde 11): Yasal olarak faaliyet gösteren bir sendika veya derneğe üyelik, darbe girişiminden önce suç teşkil etmeyen bir faaliyetken, bu üyeliklerin cezalandırılması, özgürlüklerin ihlali olarak değerlendirilmiştir.

AİHM, bu ihlallerin sistematik bir sorunun parçası olduğunu vurgulamış ve Türkiye’yi, benzer davalarda bu ihlalleri gidermek için genel tedbirler almaya davet etmiştir.

2. Kararın FETÖ/PDY Ceza Davalarına Etkisi

Yalçınkaya kararı, FETÖ/PDY bağlantılı ceza davalarında kullanılan delillerin geçerliliği ve yargılama süreçlerinin adilliği konusunda ciddi soru işaretleri yaratmıştır. Karar, özellikle aşağıdaki alanlarda etkili olmuştur:

a) ByLock Kullanımına İlişkin Delillerin Değerlendirilmesi

ByLock, FETÖ/PDY davalarında en sık kullanılan delillerden biri olmuştur. Ancak AİHM, ByLock’un münhasır bir şekilde yalnızca örgüt üyeleri tarafından kullanıldığına dair ulusal mahkemelerin yeterince kanıt sunmadığını belirtmiştir. Örneğin, AİHM’in Akgün/Türkiye kararında da benzer şekilde, ByLock verilerinin güvenilirliği ve kullanım amacı sorgulanmıştır.

Somut Örnek: Diyelim ki bir sanık, ByLock’u yalnızca dini içerikli mesajlar almak için indirmiş ve kullanmış olsun. Ulusal mahkemeler, bu kullanımı doğrudan örgüt üyeliğiyle ilişkilendirmiş ve sanığı mahkum etmiştir. Ancak AİHM, bu tür bir kullanımın suçun zihinsel unsurunu (kasıt) kanıtlamadığını ve ByLock’un münhasır bir örgüt aracı olduğuna dair daha fazla delil gerektiğini ifade etmiştir. Bu, binlerce ByLock kullanıcısının davasında yeniden yargılama taleplerine zemin hazırlamaktadır.

b) Bank Asya ve Sendika/Dernek Üyeliği

Bank Asya’da hesap sahibi olma ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu iddia edilen sendika veya derneklere üyelik, darbe girişiminden önce yasal faaliyetler olarak kabul edilmekteydi. AİHM, bu eylemlerin suç unsuru olarak değerlendirilmesinin, kanunsuz suç ve ceza olamaz ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir. Örneğin, Yüksel Yalçınkaya’nın bir sendikaya üyeliği, mahkumiyet kararında delil olarak kullanılmış, ancak AİHM bu üyeliğin suç teşkil etmeyeceğini vurgulamıştır.

Somut Örnek: Bir kamu görevlisi, 2014 yılında Bank Asya’da hesap açmış ve bir sendikaya üye olmuştur. Bu kişi, 2016 sonrası FETÖ/PDY bağlantısı iddiasıyla mahkum edilmiştir. AİHM kararı, bu tür delillerin suçun kurucu unsurlarını kanıtlamadığını göstererek, benzer durumdaki sanıkların yeniden yargılama talep etmesine olanak tanımaktadır.

c) Yeniden Yargılama Süreci

AİHM, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 311/1(f) maddesi uyarınca, AİHS ihlali tespit edilen davalarda yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulabileceğini belirtmiştir. Bu, Yalçınkaya kararının, halihazırda kesinleşmiş mahkumiyet kararları için bir yeniden yargılama yolu açtığını göstermektedir.

Somut Örnek: Ankara’da bir ağır ceza mahkemesinde ByLock kullanımı nedeniyle mahkum edilen bir sanık, AİHM kararını emsal göstererek yerel mahkemeye yeniden yargılama talebinde bulunabilir. Mahkeme, AİHM’in tespitlerini dikkate alarak, delillerin hukuka uygunluğunu yeniden değerlendirmek zorundadır.

d) Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi Üzerindeki Baskı

Yalçınkaya kararı, Türkiye’deki yüksek yargı organları üzerinde de baskı oluşturmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, daha önce FETÖ/PDY bağlantılı derneklere üyelik veya sosyal medya etkileşimlerinin örgüt üyeliği için yeterli delil olamayacağına dair kararları, AİHM ile uyumlu bir çizgi göstermektedir. Ancak, Yargıtay’ın bazı kararlarında ByLock’un münhasır bir delil olarak kabul edilmesi, AİHM’in yaklaşımıyla çelişmektedir. Bu durum, Yargıtay’ın içtihatlarını gözden geçirmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Analiz: Yargıtay’ın, AİHM kararına uyum sağlamak için ByLock ve benzeri delillerin değerlendirilmesinde daha sıkı bir inceleme yapması beklenmektedir. Örneğin, bir sanığın ByLock’ta örgütle ilgili somut bir iletişim kaydı bulunmuyorsa, bu delilin mahkumiyet için yetersiz olduğu sonucuna varılabilir.

3. Kararın İdari Yargı ve İhraçlara Etkisi

Yalçınkaya kararı, yalnızca ceza davalarını değil, KHK’lar ile kamu görevinden ihraç edilen yaklaşık 150 bin kişinin idari yargı süreçlerini de etkilemektedir. KHK’larla ihraçlarda genellikle somut deliller yerine ByLock, Bank Asya veya sendika üyeliği gibi genel kriterler kullanılmıştır. AİHM, bu kriterlerin suç unsuru olarak değerlendirilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.

a) OHAL Komisyonu ve İdare Mahkemeleri

OHAL İnceleme Komisyonu, KHK ile ihraç edilenlerin başvurularını değerlendiren bir mekanizma olarak kurulmuştur. Ancak, komisyonun ret kararları genellikle ByLock veya sendika üyeliği gibi delillere dayanmaktadır. AİHM kararı, bu delillerin hukuka uygun olmadığını ortaya koyarak, OHAL Komisyonu kararlarının idare mahkemelerince yeniden değerlendirilmesini gerektirebilir.

Somut Örnek: Bir öğretmen, Bank Asya’da hesap sahibi olduğu gerekçesiyle KHK ile ihraç edilmiş ve OHAL Komisyonu’na yaptığı başvuru reddedilmiştir. Bu kişi, idare mahkemesine başvurarak AİHM Yalçınkaya kararını emsal gösterebilir. İdare mahkemesi, ihraç kararını yeniden değerlendirirken, AİHM’in kanunsuz suç olamaz ilkesine uygun hareket etmek zorundadır.

b) İdare Mahkemelerine Dilekçe Örneği

AİHM Yalçınkaya kararına dayanan bir idare mahkemesi dilekçesi, aşağıdaki unsurları içermelidir:

  • Başvuru Konusu: KHK ile ihraç işleminin iptali ve göreve iade talebi.
  • Hukuki Dayanak: AİHM Yalçınkaya kararında tespit edilen AİHS 6, 7 ve 11. madde ihlalleri.
  • Delillerin Değerlendirilmesi: ByLock, Bank Asya veya sendika üyeliği gibi delillerin hukuka aykırılığı.
  • Talep: İhraç kararının iptali, maddi ve manevi tazminat.

Örnek Dilekçe:

T.C. [İlgili İdare Mahkemesi]
Esas No: [Dava No]
Davacı: [Ad Soyad]
Davalı: [İlgili Kamu Kurumu]
Konu: KHK ile ihraç işleminin iptali ve göreve iade talebi

Açıklama:
1. Müvekkilim, [tarih] tarihli [KHK No] sayılı KHK ile FETÖ/PDY bağlantısı iddiasıyla kamu görevinden ihraç edilmiştir.
2. AİHM, 26 Eylül 2023 tarihli Yüksel Yalçınkaya / Türkiye kararında, ByLock kullanımı, Bank Asya’da hesap sahibi olma ve sendika üyeliğinin suç unsuru olarak değerlendirilemeyeceğine hükmetmiştir.
3. Müvekkilim aleyhine kullanılan deliller, AİHM’in tespit ettiği ihlallerle aynı niteliktedir ve hukuka aykırıdır.
Talep: İhraç işleminin iptali, göreve iade ve maddi/manevi tazminat talebimizin kabulüne karar verilmesini saygılarımla arz ederim.

c) İhraçların Toplumsal Etkisi

Yalçınkaya kararı, ihraç edilenlerin yalnızca hukuki değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik mağduriyetlerini de gündeme getirmiştir. İhraç edilenlerin çoğu, iş bulma zorluğu, sosyal dışlanma ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. AİHM kararı, bu mağduriyetlerin giderilmesi için bir umut ışığı oluşturmuştur.

Analiz: İdare mahkemelerinin, AİHM kararına uyum sağlayarak ihraç kararlarını iptal etmesi, binlerce kişinin kamu görevine dönmesini sağlayabilir. Ancak, bu süreçte siyasi ve idari dirençlerin ortaya çıkması muhtemeldir. Örneğin, Adalet Bakanlığı’nın AİHM kararını “yetki aşımı” olarak nitelendirmesi, kararın uygulanmasında engeller yaratabilir.

4. Kararın Uluslararası Hukuk ve Türkiye’nin Yükümlülükleri

Türkiye, AİHS’ye taraf bir devlet olarak, AİHM kararlarına uymakla yükümlüdür. Anayasa’nın 90. maddesi, uluslararası anlaşmaların iç hukukta üstünlüğünü tanımaktadır. Bu nedenle, Yalçınkaya kararı, hem yerel mahkemeler hem de idari makamlar için bağlayıcıdır.

a) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Rolü

AİHM kararlarının uygulanması, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetlenmektedir. Yalçınkaya kararının uygulanmaması durumunda, Türkiye’ye karşı yaptırımlar gündeme gelebilir. Örneğin, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında Türkiye’nin AİHM kararlarına uymaması, uluslararası toplumda eleştirilere yol açmıştır.

b) Anayasa Mahkemesi’nin Sorumluluğu

Anayasa Mahkemesi (AYM), AİHM kararlarını dikkate alarak bireysel başvuruları değerlendirmekle yükümlüdür. Yalçınkaya kararı, AYM’nin FETÖ/PDY bağlantılı davalarda daha sıkı bir denetim yapmasını gerektirebilir. Örneğin, AYM’nin 2019 yılında verdiği bir kararda, MİT ve Emniyet’in veri işleme yetkisinin kötüye kullanılmasının anayasa ihlali oluşturduğu belirtilmiştir.

Somut Örnek: Bir sanık, ByLock kullanımı nedeniyle mahkum edilmiş ve AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştur. AYM, Yalçınkaya kararını emsal göstererek, delillerin hukuka uygunluğunu yeniden değerlendirebilir ve mahkumiyet kararını iptal edebilir.

5. Kararın Gelecekteki Yansımaları

Yalçınkaya kararı, Türkiye’deki FETÖ/PDY yargılamalarının geleceğini şekillendirebilecek niteliktedir. Kararın potansiyel etkileri şunlardır:

  1. Yeniden Yargılama Taleplerinin Artması: AİHM’e şu anda 8.500’ün üzerinde benzer başvuru bulunmaktadır. Yalçınkaya kararının emsal teşkil etmesiyle, bu başvuruların sayısı artabilir.
  2. Delil Standartlarının Yeniden Tanımlanması: Ulusal mahkemeler, ByLock ve benzeri delillerin kullanımında daha katı standartlar benimsemek zorunda kalabilir.
  3. İhraçların Geri Dönüşü: KHK ile ihraç edilenlerin göreve iade talepleri, idare mahkemelerinde daha sık kabul edilebilir.
  4. Toplumsal Barış ve Uzlaşma: Karar, FETÖ/PDY bağlantılı yargılamalardan kaynaklanan toplumsal mağduriyetlerin giderilmesine katkıda bulunabilir, ancak siyasi direnç bu süreci zorlaştırabilir.

Analiz: Türkiye’de yaklaşık 675 bin kişi hakkında FETÖ/PDY kapsamında işlem yapılmış, 116 bin 702 kişi mahkum edilmiş ve 85 bin 394 kişi beraat etmiştir. Yalçınkaya kararı, bu davaların önemli bir kısmının yeniden değerlendirilmesini gerektirebilir. Ancak, kararın uygulanması, siyasi irade ve yargı bağımsızlığı gibi faktörlere bağlıdır.

Sıkça Sorulan Sorular (10 adet)

  1. Yalçınkaya kararı kimleri kapsıyor?
    • Özellikle sadece dijital delillerle yargılanan FETÖ sanıklarını.
  2. Bu karar herkesi etkiler mi?
    • Hayır, şiddet eylemine karışmış sanıkları etkilemez.
  3. Yargılamanın yenilenmesi mümkün mü?
    • Evet, CMK 311/1-f kapsamında mümkündür.
  4. Bu karar beraat anlamına mı gelir?
    • Otomatik olarak değil; yeniden yargılamada durum yeniden değerlendirilir.
  5. ByLock delili artık geçersiz mi?
    • Hayır ama tek başına yetersiz sayılabilir.
  6. Bank Asya hesabı suç delili olmaktan çıktı mı?
    • Karar bu hesabın tek başına delil olamayacağını ortaya koydu.
  7. Bu kararın AYM’ye etkisi olur mu?
    • AYM’nin ihlal tespit etmemesi AİHM kararına aykırı düşmektedir.
  8. Karar Yargıtay içtihatlarını etkiler mi?
    • Evet, yeni içtihatlarda kararın esas alındığı görülmeye başlanmıştır.
  9. Beraat alan var mı?
    • Bursa, İstanbul, İzmir, Ankara gibi illerde karar sonrası beraat örnekleri mevcuttur.
  10. Bu karar Avrupa Konseyi sürecini etkiler mi?
    • Evet. Türkiye’nin denetim sürecinde ciddi etkileri olabilir.

🏁 Sonuç ve Öneriler

📌 Yalçınkaya kararı, Türkiye’de FETÖ yargılamalarında yaşanan yapısal sorunları açıkça ortaya koymuştur. Özellikle somut eylem ve örgütsel hiyerarşi ilişkisi olmayan kişilerin mahkûm edilmesi, bu kararla ciddi bir şekilde sorgulanmaya başlamıştır.

🔍 Avukatlar, müvekkilleri için yeniden yargılama süreci başlatmalı, CMK 311/1-f’ye açıkça dayanmalı, AİHM kararı tam metin olarak dilekçelere eklenmelidir.

📈 Bu karar, hem iç hukukta hem de uluslararası düzeyde hak arama yollarını yeniden açan bir dönüm noktasıdır.

Kararın FETÖ Yargılamalarına Etkisi

✅ 1. Delillerin Yeniden Değerlendirilmesi

AİHM’nin tespitine göre, ByLock, Bank Asya, sendika-dernek üyelikleri gibi unsurlar suçun maddi unsuru değil, ancak yaşam tarzına dair tercihlerdir. Bu durum, özellikle şu dosyaları doğrudan etkiler:

  • Sadece ByLock nedeniyle ceza alanlar
  • Bank Asya’ya para yatırma gerekçesiyle yargılananlar
  • Eğitim-Sen, Aktif-Sen veya diğer sendikalar nedeniyle mahkûm edilenler
  • Sohbet toplantılarına katılmak dışında örgütsel faaliyet olmayanlar

✅ 2. Yargılamanın Yenilenmesi Talepleri

Yalçınkaya kararı, CMK 311/1-f uyarınca “AİHM tarafından verilen ihlal kararının infazı kapsamında” yargılamanın yenilenmesi nedeni oluşturmaktadır. Birçok sanık ve avukat, bu karara dayanarak yargılamanın yenilenmesini istemektedir.

📌 Somut Örnek:
2024 yılında Bursa 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir dosyada, sanığın sadece Bank Asya hesabı ve Aktif Eğitim Sen üyeliği delil olarak sunulmuş, mahkeme Yalçınkaya kararına dayanarak beraat kararı vermiştir.

✅ 3. AİHM’nin Pilot Karar Uygulaması

AİHM, bu dosyayı “Pilot Karar” olarak ilan etmiştir. Bu, Türkiye’ye şu mesajı verir:

“Benzer başvuruları bir daha karara bağlamak yerine, siz bu problemi sistematik olarak çözün.”

Bu nedenle Türk mahkemelerinin, bu kararla genel bir içtihat değişikliğine gitmesi beklenmektedir.

AİHM’in Yüksel Yalçınkaya kararı, Türkiye’deki FETÖ/PDY davalarının hukuki meşruiyetini sorgulayan ve insan hakları standartlarına vurgu yapan tarihi bir karardır. ByLock, Bank Asya ve sendika üyeliği gibi delillerin hukuka aykırı kullanımı, adil yargılanma hakkı ve kanunsuz suç olamaz ilkesinin ihlali, kararın temel dayanaklarını oluşturmaktadır. Bu karar, hem ceza hem de idari yargı süreçlerinde yeniden yargılama ve ihraçların iptali taleplerini güçlendirmiştir.

Somut örneklerle analiz edildiğinde, kararın binlerce dava ve ihraç işlemi üzerinde doğrudan etkisi olacağı açıktır. Ancak, kararın uygulanması, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine uyumu ve iç hukuk sistemindeki dirençlerle şekillenecektir. Gelecekte, bu kararın toplumsal uzlaşma ve hukukun üstünlüğü ilkesi açısından önemli bir adım olacağı umulmaktadır.

Leave A Comment

All fields marked with an asterisk (*) are required

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız