Kurultay Seçiminde Delege İradesine Müdahalenin Hukuki Niteliği
1. Giriş
Siyasi partilerde yapılan kurultay seçimleri, demokratik temsilin ve iç işleyişin temel taşlarını oluşturur. Ancak seçim sürecinde delegelerin iradesinin çeşitli yollarla etkilenmesi veya fesada uğratılması iddiaları, bu süreçlerin meşruiyetini zedeleyebilir. Özellikle delegelerin maddi veya manevi baskı altında oy kullandıkları, iradelerinin özgür biçimde oluşmadığı ileri sürülüyorsa, bu tür iddiaların hem özel hukuk hem de ceza hukuku boyutuyla titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
2. Seçim Süreci ve İtiraz Hakkı
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 21/10. maddesi, kurultay seçimlerine ilişkin usulsüzlük iddialarına karşı iki günlük kesin süre öngörmektedir. Buna göre; seçim sürecinde yapılan işlemler ve düzenlenen tutanaklara ilişkin itirazlar, hakime sunulmalı ve derhal kesin karara bağlanmalıdır. Bu süre içerisinde yapılmayan başvurular, şekli anlamda hukuki sonuç doğurmaz. Bu nedenle, herhangi bir müdahalenin seçim sonuçlarını etkilediği iddia ediliyorsa, zamanında ve somut delillerle desteklenmiş şekilde yargı mercilerine başvurulması gerekir.
3. Delege İradesinin Fesadı: Etik Sorun mu, Hukuki Sorun mu?
Delegelerin maddi menfaat karşılığında oy verdikleri yönündeki iddialar, ilk bakışta ahlaki bir sorun gibi algılansa da, hukuken irade fesadı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ayrı bir tartışma konusudur. Türk Borçlar Kanunu’na göre irade fesadı ancak;
- Aldatma (TBK m.36)
- Korkutma (TBK m.37)
- Yanılma (TBK m.30 vd.)
hallerinde ortaya çıkar.
Menfaat karşılığı yapılan oy verme eyleminde ise irade, dış dünyaya yansıyan beyanla uyumludur. Delege, belirli bir çıkar karşılığında bile olsa, bilinçli bir şekilde oyunu kullanmakta, iradesini özgürce ortaya koymaktadır. Bu nedenle, bu tür eylemler hukuki anlamda irade fesadı olarak kabul edilmez. Etik açıdan sorgulanabilir, ancak hukuken geçerliliği vardır.
4. İrade Fesadı Hangi Şartlarda Seçimi Geçersiz Kılar?
İradenin sakatlandığı kabul edilebilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
- Delegenin iradesi, aldatma, korkutma veya yanılma ile şekillenmiş olmalıdır.
- Bu durumun somut ve inandırıcı delillerle ortaya konulması gerekir.
- Sakat iradenin, kurultay sonucunu belirleyecek yeter sayıyı etkilemesi gerekir.
Bu üç kriterden herhangi biri eksikse, irade fesadı hukuki sonuç doğurmaz ve seçim geçerli sayılır.
5. Yoklukla Malul İrade ve Karar Yeter Sayısına Etkisi
TMK m.83/3’e göre, bir kararın geçerli olabilmesi için toplantıya usulüne uygun çağrı yapılmış olması ve karar yeter sayısının sağlanması zorunludur. Eğer bir delege yerine başka biri oy kullanmışsa ya da delege toplantıya hiç davet edilmemişse, bu durum “yoklukla malul” bir irade durumudur. Bu tür yokluk halleri süreye tabi olmadan iptal davasının konusu olabilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.07.2020 tarihli kararında da vurgulandığı üzere; çağrılmayan üyeler nedeniyle toplantı ve karar nisabı etkilenmişse, alınan kararlar yok hükmündedir ve bu durumun tespiti için herhangi bir hak düşürücü süre aranmaz.
6. Ceza Hukuku Boyutu: Oylamaya Hile Karıştırılması
Siyasi Partiler Kanunu m.112’ye göre, kurultay seçimlerinde oylamaya hile karıştıranlar hakkında 1 ila 3 yıl arasında hapis cezası öngörülmüştür. Bu hükümde belirtilen “hile”, genellikle oy sayımında sahtecilik, mühürsüz oy kullanımı veya oy pusulalarının değiştirilmesi gibi fiilleri kapsar.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Bu tür ceza yargılamalarındaki suçun tespiti, tek başına özel hukuk anlamında kurultayın iptaline neden olmaz. Özel hukuk yargılamasında ayrıca irade fesadının seçimin sonucunu etkileyip etkilemediği araştırılmalı ve bu bağlantı kurulabilmelidir.
7. Sonuç ve Değerlendirme
Delege iradesinin fesada uğratıldığına dair her iddia, seçim sonuçlarını geçersiz kılacak nitelikte değildir. Aşağıdaki durumlarda seçim sonuçları hukuken geçerli sayılır:
- Delege menfaat karşılığı bilinçli bir tercih yapmışsa,
- İrade ile beyan örtüşüyorsa,
- Aldatma, korkutma veya yanılma iddiası somut delille desteklenmiyorsa,
- Karar yeter sayısı etkilenmemişse.
Ancak şu durumlarda seçim hukuken geçersiz hale gelebilir:
- Delegelerden biri yerine başkası oy kullanmışsa,
- Toplantıya çağrılması gereken delege çağrılmamışsa,
- Oy kullanma işlemi, baskı, tehdit ya da hile ile gerçekleştirilmişse ve karar yeter sayısını etkilemişse.
Ceza hukuku açısından tespit edilen usulsüzlüklerin ise ancak özel hukukta sonuç doğurabilmesi için seçim sonucunu doğrudan etkilemesi gerekir.
Ek Not: Dava Stratejisi Önerisi
📌 Bir seçim iptali davası açarken şu hususlara mutlaka dikkat edilmelidir:
- Süreler: Siyasi Partiler Kanunu’na göre itiraz süresi 2 gündür. Bu süre kaçırılmışsa yokluk iddiasına dayalı dava açılmalıdır.
- Delil: Menfaat ilişkisi, baskı, tehdit gibi iddialar yalnızca tanık beyanıyla değil, belge ve görüntü gibi kuvvetli delillerle desteklenmelidir.
- Yeter Sayı: İrade fesadına uğrayan delege sayısı, seçim sonucunu etkiliyorsa iptal gerekçesi doğar.
- Yokluk Halleri: Yerine oy kullanma, çağrılmama gibi haller süreye tabi olmadan dava konusu edilebilir.


