Nafaka Artırım Davası
Makale İçeriği
- Nafaka artırım davası, boşanma veya ayrılık sonrasında ödenen nafakanın artırılması talebiyle açılan bir davadır. Bu dava genellikle, nafaka alan tarafın, ihtiyaçlarının veya yaşam standardının değişmesi, nafaka ödeyen tarafın gelirinin artması veya ekonomik koşulların değişmesi gibi nedenlerden dolayı açılır.
Nafaka artırım davası için önceden hükmedilmiş bir nafaka olması gerekmektedir. Boşanma sürecinde veya sonrasında, eşlerden biri veya varsa ortak çocukları maddi zorluklar yaşarsa, mahkeme sosyo-ekonomik durumlarına göre nafaka hükmedebilir. TMK kapsamında sayılan nafaka çeşitleri arasında;
-
- Tedbir nafakası,
-
- Yoksulluk nafakası,
-
- İştirak nafakası,
-
- Yardım nafakası bulunur.
Nafaka miktarı, eşlerin maddi durumları, çocukların giderleri ve ekonomik ve sosyal koşullar göz önünde bulundurularak belirlenir. Ancak, değişen koşullar veya yeni ihtiyaçlar ortaya çıkarsa, nafaka alacaklısı nafaka artırım davası açabilir. Bu talebin haklı gerekçelere dayanması gerekmektedir. Örneğin; nafaka alacaklısının ihtiyaçlarının artması, çocuğun eğitim giderlerinin artışı , ülke genelindeki ekonomik kriz (örn : yaşadığımız pandemi dönemi ) , hastalık nafaka yükümlüsünün gelirinin artması veya nafaka alacaklısının yeni giderleri gibi nedenlerle mevcut nafakanın yetersiz kalması ve nafaka borçlusunun ödeme gücünde artış olması durumunda nafaka artırımı talep edilebilir.
Nafaka artırım davası, ülkemizde oldukça yaygın olan bir dava türü olan boşanma kararı sonrasında belirlenen nafaka miktarının sosyo-ekonomik koşullar ve ihtiyaçlar doğrultusunda gereğinden az kalması durumunda açılmaktadır. Bu dava sırasında, nafaka ödeyen kişinin maddi durumunun iyileştiğini gösteren belgeler sunulmalıdır. Ayrıca, nafaka alan kişinin haklı sebeplerle nafakanın artırılmasını talep etmesi gerekir. Nafaka artırım oranları, Yargıtay kararları ve TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranları dikkate alınarak mahkemeler tarafından belirlenir.
Nafaka Artırım Davası Nasıl Açılır?
Nafaka artırımı davası açılması için gerekli şartların oluşmasını takiben dava açılma süreci için adımlara geçilmelidir. Bu adımlar şu şekilde sıralanabilir;
-
- Nafaka alacaklısı olan kişi artırım talebini ilgili Aile Mahkemesi’ne yapabilir.
-
- Nafaka artırmak için dilekçe ve ekindeki gerekli tüm belgelerle başvuru yapılmalıdır.
-
- Başvuru için gerekli harç ve diğer ödemeler mahkeme veznesinde yapılabilir.
-
- Mahkeme süreçte tarafların mali durumlarını inceler ve delillere bakar.
Çocuğun ihtiyaçlarında veya anne ve babanın ödeme gücünde veya benzeri hayat koşullarının değişmesi halinde, hakim tarafından nafaka miktarının yeniden belirlenmesi veya nafakanın tamamen kaldırılması mümkündür (TMK m.331). Bu hüküm, durumun değişmesi halinde hem nafaka borçlusu anne ve babaya, hem de nafaka alacaklısı çocuğa mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Bunun için belli bir sürenin geçmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Velayetin anne veya babadan birine verilmesi, çocuk kendisine bırakılmamış olan tarafın, çocukla kişisel ilişki kurması ve iştirak nafakası ile ilgili hususlar hakkında verilen kararlar kesin ve nihai bir hukuki durum meydana getirmez. Taraflar değişen hal ve koşullar çerçevesinde hakime başvurarak, nafakanın artırılmasını veya azaltılmasını veyahut da tamamen kaldırılmasını isteyebilir.
Nafaka artırım talebi, ortak çocuğun özel okula gidecek olması ya da kursa yazılacak olması halinde de istenebilir. Bunların dışında nafaka alacaklısı eş, sağlık probleminden dolayı işe gidemiyorsa artırım davası açabilir. Ayrıca nafaka alacaklısı, hasta olursa ve maddi durumu tedavi için yeterli değilse haklı nedenle artırım davası açabilir. TMK 176 ve 300. Maddeleri uyarınca nafaka artırım davası açacak kişiler mahkemeden nafaka miktarının ileriki yıllardaki artış oranının belirlenmesini de talep edebilirler. Böylece kişiler tekrar tekrar dava açmak durumunda kalmazlar.
Nafaka Artırımı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
Nafaka artırım davasında görevli mahkeme, Aile Mahkemesidir. Yargı çevresinde aile mahkemesi bulunmuyor ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
Nafaka artırım davasında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri yer yönünden yetkili mahkemedir. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 177. maddesinde düzenlemiş olup “Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.” denmiştir. Buna göre her nafaka alıcısı, yaşadığı yerleşim yerine bağlı konumda olan Aile Mahkemesine, nafaka artırımı için dava talebinde bulunabilecektir.
Nafaka Artırım Davasını kim açar ?
Nafaka artırım davası kural olarak nafaka alacaklısı tarafından, nafaka borçlusuna karşı talepte bulunmak amacıyla açılan davadır. Eski eşe yoksulluk nafakası veyahut çocuk lehine iştirak nafakasına hükmedilmişse eski eş veya çocuğun velayetini elinde bulunduran kişiler nafakanın artırılmasını talep edebilir. Koşullarda bir değişiklik gerçekleşmesi durumunda hem nafaka borçlusu hem de nafaka alacaklısının başvuru hakkı mevcut bulunmaktadır. Örneğin müşterek çocuğa verilmiş olan iştirak nafakasını arttırmak isteyen ve velayet sahibi anne eski eşe karşı bu davayı açabilecektir.
Nafaka Nasıl Artırılır?
Halihazırda hükmedilmiş olan nafaka miktarının, artış oranı(hakim tarafından belirli bir artış oranı öngörülmüşse) uyarınca artırılmış olmasına rağmen yetersiz kaldığı durumlarda nafakanın artırılması talebinde bulunulabilir.
Nafakanın artırılabilmesi için devam etmekte olan boşanma davasında nafakanın artırılmasına ilişkin talepte bulunulabileceği gibi, boşanma davasının kesinleşmiş olması halinde ayrıca bir nafaka artırım davası açılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da şudur: Boşanmanın kesinleşmesi akabinde, daha önce talep edilmemiş olan nafakanın talep edilmesi için 1 yıllık hak düşürücü süre söz konusu olmaktadır. Ancak nafaka talep edilmiş ve boşanma davası ile birlikte karara bağlanmışsa, yalnızca nafakanın artırılmasına ilişkin olarak açılacak olan dava, nafaka sona erene kadar açılabilecektir.
a) Boşanma Davası Devam Ederken Ara Kararla Hükmedilen Nafakanın Artırılması
Boşanma davası devam ettiği sürece tedbir nafakasının artırılması, boşanma davasına bakmakta olan hakimden talep edilebilir. Bu durumda nafaka artırımına ilişkin olarak talep dilekçesi verilebileceği gibi, duruşmada sözlü olarak da talepte bulunulabilir.
b) Boşanma Davası Bittikten Sonra Nafaka Artırım Davası
Boşanma davası bittikten ve kesinleştikten sonra nafaka artırım davası, boşanmada talep edilmeyip sonradan talep edilen nafaka davası ile sıklıkla karıştırılmaktadır. Boşanma davasının kesinleşmesi akabinde nafaka davası açılabilmesi için 1(bir) yıllık hak düşürücü süre söz konusu olmaktadır. Ancak nafaka artırım davasının açılabilmesi açısından bu neviden herhangi bir sınırlama söz konusu değildir; nafaka yükümlülüğü devam ettiği sürece açılabilir.
Nafaka artırımı için ne yapmalı?
Nafaka artırmak için aile mahkemesi nezdinde nafaka artırım davası açılması gerekmektedir.
Nafaka artırımı davası kaç yılda bir açılır?
Nafaka artırım davası için kanunda belli bir süre öngörülmemiştir. Nafaka artırım davası açılabilmesi için mevcut koşulların oluşması ve durumun hakkaniyeti gerektirmesi yeterlidir. Mahkemece nafakaya hükmedildikten sonra ekonomik şartların değişmesi ve nafaka alacaklısının değişen mali şartlarla ihtiyaçlarını karşılamaması yeterlidir. Bu durum oluşması için belli bir süre geçmesi aranmaz.
Nafaka Artırımı Davasında Ödenecek Harç Ne Kadardır?
Nafaka artırım davalarında harç, nisbi harca tabidir. Davanın nisbi harca tabi olması, nafakanın miktarına göre harcın değişkenlik göstermesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle nisbi harç, davada söz konusu nafakanın miktarına göre değişecektir.
Nafaka artırım davası kaç ayda sonuçlanır?
Nafaka artırımı davası, mahkemenin iş yüküne ve davanın karmaşıklığına bağlı olarak 6 ay ile 1 yıl arasında bir sürede sonuçlanabilir.
Nafaka Artırım Miktarının Hesaplanması
Nafakaya ilişkin genel olarak mahkeme tarafından nafaka artış oranı kararda gösterilebilir. Genel olarak ÜFE-TÜFE oranında artırılması karara eklenmektedir. Bunun yanında hakim genellikle davada talep edilen artış oranı ile hakkaniyete ve kanuna uygun bir artış oranına hükmeder. İştirak nafakasında ise artış oranının belirlenebilmesi için mahkeme kararı önem arz eder. Mahkeme, hükmedeceği kararında iştirak nafakasının hangi oranda artırılmasına karar verdi ise nafaka da o oran ile bağlı olarak artacaktır.
Mahkemenin vereceği karar için nafaka artırım talebinin dava dilekçesinde sunulmuş olması gerekmektedir. Yoksulluk nafakası bakımından ise süresiz bir nafaka olması sebebi ile artış oranının ne olacağı önemlidir. Burada da mahkeme genel olarak kararlarında ÜFE-TÜFE oranlarında yıllık olmak üzere artırılmalarına ilişkin kararlar vermektedir. Nafakanın her yıl arttırılması için dava açılması tarafları çok fazla uğraştırır hatta zor durumlara sokabilir. Bu nedenle taraflar nafakaya hükmedilirken her yıl ÜFE oranında artış yapılacağını kararlaştırabilir ve hakim de buna göre hüküm verebilir. ÜFE oranının kabul edilmesi Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarından biridir.
Anlaşmalı Boşanmanda Nafaka Artırım Davası Açılabilir Mi?
Anlaşmalı boşanma protokolünde taraflar nafaka miktarını kendileri belirlerler. Anlaşmalı boşanmış olmak nafaka artırım davası açmaya engel değildir. Çünkü anlaşmalı boşanma protokolü halin ve günün şartlarına göre hazırlanır ve dolayısıyla koşulların gelecekte değişmesi ve hakkaniyetin gerektirmesi gibi durumlarda anlaşmalı boşanmış olan eşler de nafaka artırım talebinde bulunabilirler. Nafaka borçlusunun maddi durumunun olumlu yönde değişmesi, ekonomik düzeyinde artış olması, kendisine miras kalması gibi durumlarda anlaşmalı boşanmaya rağmen nafaka borçlusu tarafından nafaka artırımı talep edilebilir. Nafaka normalde ÜFE oranında arttırılır. Bu durum boşanma kararında yoksa yine nafaka artırım davası açılabilir. Nafaka artırım davası boşanma avukatı aracılığıyla takip edilmesi önemli hak kayıplarının meydana gelmesini önleyecektir.
Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için eşlerin, boşanmanın tüm maddi sonuçları üzerinde anlaşmaları gerekir. Yoksulluk ve iştirak nafakası da bu maddi sonuçlardandır.
Anlaşmalı boşanmada kabul edilmiş olan nafaka miktarı da zaman içerisinde ihtiyaçlar için yetersiz hale gelebilir. Bu durumda nafaka miktarının artırılması için dava açılabilir. Ancak olağanüstü bir sebep yokken, anlaşmalı boşanma kararının kesinleşmesinden hemen sonra nafaka miktarının artırılmasını istemek, kötü niyetli bir talep olarak değerlendirilip dava reddedilir.
Şunu da belirtmek gerekir ki; anlaşmalı boşanma protokolünde yoksulluk nafakası istenmemişse, boşanma kararından sonra da yoksulluk nafakası için dava açılamaz. Bu hak bir daha doğmaz. Ancak anlaşmalı boşanmada iştirak nafakası istenmemiş olsa dahi, karardan sonra iştirak nafakası talep edilebilir. Çünkü iştirak nafakası, ebeveynin eski eşine değil, çocuğuna karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerinden birisidir. Burada kanun aile müessesindeki çocuğun üstün yararını koruyarak anlaşmalı boşanmada iştirak nafakasına hükmedilmemiş dahi olsa sonradan bu hakkı talep etme hakkını saklı tutmuştur.
Reşit (ergin) çocuk nafaka talep edebilir mi?
Evet, kendi adlarına ayrı bir nafaka davası açarak çocuklar eğitimleri bitene kadar devam etmek üzere nafaka talep edebilirler. Ergin çocuklara boşanma davası ile nafaka bağlanması hukuken mümkün değildir. Ancak anlaşmalı boşanma davasında tarafların imzalayacağı anlaşmalı boşanma protokolünde yer alması halinde ergin çocuklara maddi destek sağlamasına karar verilebilir.
İştirak Nafakasının Yardım Nafakasına Dönmesi
-
Davacılar, davalı babaları ile dava dışı annelerinin Aile Mahkemesi’nin 2006/49 E.-2006/543 K. Sayılı ilamı ile boşandıklarını ve bu karar gereğince davalı babanın 100’er TL iştirak nafakası ödemekte olduğunu, ancak kendilerinin 18 yaşının doldurmuş ve halen eğitimlerine devam ediyor olmaları sebebi ile bu nafakanın yetersiz kaldığını belirterek, 100’er TL iştirak nafakanın aylık 500’er TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, “dava tarihinden itibaren davacıların her birine 300,00 er TL nafaka bağlanmasına”, karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Ancak; önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile yasa gereği (TMK. Madde 328/2) kendiliğinden son bulur. Ergin olan çocuğun eğitiminin sürmesi halinde ise, TMK’nın 328/2 ve 364. maddeleri kapsamında anne-babanın bakım yükümlülüğü yardım nafakası olarak devam eder. Somut olayda da; davacılar, dava tarihi itibariyle ergin olup, eğitimlerinin devam ettiğini ileri sürerek 100’er TL nafakanın 500’er TL’ye çıkarılmasını istediğine göre davanın, iştirak nafakasının artırılması değil, yardım nafakası talebine dair olduğu açıktır. Buna göre mahkemece, davaya konu talebin niteliğinin yardım nafakası olarak değerlendirilmesi ve işin esasının buna göre çözümlenmesi yerinde ise de, hüküm kısmında takdir edilen nafakanın yardım nafakası olduğunun belirtilmemiş olması doğru değildir (Yargıtay 3.HD – 2017/944 Karar)
Nafaka Artırım Davasında Temyiz ve İstinaf Sınırlarının Belirlenmesi Neye Göre Yapılır ?
Nafaka artırım davalarında temyiz ve istinaf sınırlarının belirlenmesi, yıllık toplam nafaka miktarının belirlenmesi yoluyla gerçekleştirilir. Eğer yıllık toplam nafaka miktarı istinaf veya temyiz sınırının altında kalıyorsa, bu kanun yollarına başvurulması değer nedeniyle mümkün olamamaktadır.
Nafaka Artırım Davası Masraf
Aşağıdaki tablo, nafaka artırım davasında ortaya çıkabilecek olası yargılama giderlerini ve masraflarını göstermektedir:
Gider Türü | Tutar (TL) |
---|---|
Başvuru Harcı | 269,85 |
Gider Avansı | 1.120,00 |
Peşin Harç | 269,85 |
Tebligat Gideri | 700,00 |
Vekalet Pulu ve Harcı | 98,90 |
Bilirkişi Ücreti (Bilirkişi deliline dayanıyorsanız) | 770,00 |
Keşif Gideri (Keşif deliline dayanıyorsanız) | 1.912,35 |
Tanık Gideri | 80,00 |
Diğer İş ve İşlemler | 150,00 |
Toplam | 5.370,95 |

Nafaka Artırımına İlişkin Yargıtay Kararları
-
Nafaka artırım davasında temyiz sınırının saptanmasına ilişkin karar,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/25733 E., 2015/11548 K. sayılı kararı “İçtihat Metni”
“…
…
… Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 14.07.2004 gün ve 5219 sayılı yasa ile değişik 427/2. maddesi ile, taşınır mal ve alacak davalarında temyiz edilebilirlik sınırı 01.01.2014 tarihinden itibaren 1.890 TL.’ye çıkarılmıştır. Geçici 3. maddede, 1086 sayılı Kanunun 5236 sayılı Kanunla değişiklikden önceki 427 ila 454’ncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığına göre, temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde 5236 sayılı Kanunun Ek 4. maddesindeki “yeniden değerleme oranına göre artışa” ilişkin düzenleme dikkate alınmamıştır
Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2005 gün ve 196-239 sayılı kararında da nafaka davalarında temyiz edilebilirlik sınırının belirlenmesinde, bağlanan yıllık nafaka miktarının gözetileceğini açıklanmıştır. Benimsenen bu ilkeler doğrultusunda gerek temyiz, gerekse karar düzeltmeler de üst sınır yıllık nafaka miktarıyla belirlenmelidir.
Somut olayda hükmedilen yıllık nafaka miktarı 1.890 TL.’yi aşmadığından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/2. maddesi gereğince temyiz edilebilme sınırı altında kalan nafaka takdirine ilişkin karar kesindir. Bu itibarla, temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. …
…
…”
-
Nafaka artırım davası devam ederken nafaka yükümlüsünün ölümü halinde davanın konusuz kalacağına ilişkin karar,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/26594 E., 2017/2933 K. sayılı kararı “İçtihat Metni”
“…
…
…
Davalı-karşı davacı kadının nafaka artırım davası nedeniyle, kadın yararına vekalet ücreti takdir edilmiştir. Kadının nafaka artırım davası erkeğin ölümü nedeniyle konusuz kalmıştır. Bu dava nedeniyle kadın yararına vekalet ücreti takdir edilmesi doğru olmamıştır. Ancak, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir. (HMK m.438/7)
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/11305 Esas 2016/11631 Karar 17.10.2016 Tarih
- Nafaka Artırım Davası
- Medeni Kanun 175. Madde
Yargıtay’ın bir kararında, “Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir, aksi düşünce güven ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme ile elde ettiği statüye beslediği güven, davalı sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağıya düşmediği veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini de arz edebilir. Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokol ile üstlenen kişinin sonradan bu yükümlülüğünün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyi niyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleriyle bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın TMK md. 2’den yararlanması söz konusu olamaz.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2006/2072 Esas 2006/2575 Karar 16.03.2006 Tarih
- Nafaka Artırım Davası
- Medeni Kanun 175. Madde
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Yoksulluk nafakası” başlığını taşıyan 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası, kusuru daha ağır olmamak kaydı ile boşanma ile yoksulluğa düşecek eşin, diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak isteyebileceği bir nafaka olup, bu nafakaya hükmedilebilmesinin ön koşulunun, bu konuda talep bulunması olduğu gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda istikrarlı bir biçimde kabul edilmektedir. Talep yazılı şekilde veya sözlü olarak yapılabilir. Ancak hukuki sonuç doğurabilmesi için sözlü isteklerin mahkeme tutanağına geçirilmesi zorunludur.
Nafakanın artırılması davasına dayanak teşkil eden Ankara 17. Asliye Hukuk mahkemesinin 1997/437 Esas, 1998/158 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde:
Davalının yoksulluk nafakası talebinin bulunmadığı, yoksulluk nafakasına ilişkin talep haklarını saklı tuttuğu, mahkemece boşanmaya karar verilerek “… davalı eş lehine 7/7/1997 tarihinden başlamak üzere aylık 15.000.000 TL nafakanın tayin ve takdirine, müşterek çocuklar lehine her biri için ayrı 10.000.000’ar TL’den ceman 20.000.000 TL iştirak nafakasının tayin ve takdirine, davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine…” şeklinde hüküm kurulduğu, temyiz incelemesi sonunda hükmün manevi tazminat yönünden kısmen bozulmasına ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12/6/1998 tarih ve 5996-7453 sayılı ilamının 1. bendinde hükmolunan nafakaların tedbir nafakaları olduğunun belirtildiği görülmüştür.
Bu itibarla, nafakanın artırılmasını isteyen lehine daha önce hükmedilen bir yoksulluk nafakası bulunmamasına rağmen, mahkemece nafakanın artırılmasına ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 16/3/2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
bursa avukat , bursa nafaka avukatı , bursa boşanma avukatı , bursanın en iyi avukatı , bursa avukatlık bürosu , bursa hukuk bürosu , bursanın en iyi avukatı , bursa boşanmalara bakan avukat , bursa aile avukatı , bursa nafaka avukatı , bursa nafaka artırım avukatı , bursa nafaka avukatı , bursa bilişim avukatı , bursa vatandaşlık avukatı