loader image

Malpraktis Davaları 2025

Makale İçeriği

Malpraktis nedir?

Malpraktis; bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya çıkan hatalı hareketleri için kullanılır. Tıbbi Malpraktis, ‘Tabibin tedavi esnasında güncel standart uygulamaları yapmama durumu, beceri noksanlığı yahut hastanın tedavisini vermemesiyle gelişen zarar’ biçiminde tanımlanmaktadır. Hekimlerin hukuk doktrini, tıp doktrini, kanun, yönetmelik ve kurallar nedeniyle çeşitli yükümlülük, sorumluluk ve görevleri doğmaktadır. Bunların ihlali, çeşitli adlar altında ‘suç’ olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bundan dolayı, tıp doktorlarının sağlık uygulamalarına ilişkin yasa vb. mevzuatı öğrenmesi lüzumludur. Çünkü, suç durumunda yasanın bilinmemesi mazeret sayılmamaktadır. Tıpta tedavi ve izlem, takım halinde yürütüldüğünden kusur oluşmasında etkenler, çoğunlukla girift bir halde oluşmaktadır. Hekim ve diğer çalışanların ceza sorumluluğu varlığı iddiasının kabulü için, malpraktis olduğu kabul edilen hatalı hareketle hastada oluşan yaralanma yahut vefat arasında illiyet bağı saptanması mecburidir. İlliyet bağı yoksa ceza sorumluluğu da olmayacaktır. Ancak, buna rağmen hukuk davası açılabilmektedir. Tıp doktoru, tıbbi etkinliğini tek olarak yürütemez. Hizmetin bütün safhalarını da denetimi altında tutamaz. Sağlık hizmeti sunumunda kırkı aşkın meslek grubu vardır. Günümüz hukuk anlayışında, hekimler ve diğer sağlık personeli görevlerini “izin verilen risk” kavramı çerçevesinde yerine getirirler. Her tıbbi müdahalenin normal sapmaları ve riskleri vardır. “İzin verilen risk” olarak ifade edilen komplikasyon, tıbbın kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde hareketleri dolayısıyla kötü sonuçlar meydana gelse bile hekime sorumluluk yükletilmemektedir. Komplikasyon durumunda önemli olan hekimin bu gelişme karşısındaki duruşu, alınması gereken tedbirleri derhal alması, ortaya çıkan durumu hasta veya yakınlarıyla paylaşması önemlidir. Bunlar dışında, teknoloji kullanımı nedeniyle de teçhizat kaynaklı hatalar söz konusudur. Bu çalışmada, komplikasyon ve malpraktis konuları işlenmekte, bu durumları önlemeye veya olması durumunda yönetimine ilişkin öneriler sunulmaktadır.

Genel olarak tıbbi malpraktis, diğer bir deyişle doktorun tıbbi uygulama hatası; doktorun veya tıp merkezi, poliklinik, hastane vb. sağlık kuruluşlarının bilgisizliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği nedeniyle yanlış teşhis, hatalı tedavi veya eksik bakım hizmeti neticesinde hastanın zarar görmesi olarak tanımlanabilir.

Tıbbi malpraktis (doktor hatası) nedeniyle tazminat davası; hastalığın teşhisi (öykünün alınması, tetkiklerin yapılması vb.), tedavisi (hastaya ilaç verilmesi, ameliyat edilmesi, iğne yapılması vb.) ve hastanın bakımı aşamalarında tıbbi standartlara aykırı yapılan her türlü uygulamadan kaynaklanmaktadır.

Tıbbi malpraktis (kötü hekim uygulaması) kavramı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır:

Malpraktis Nasıl Ortaya Çıkar?

  1. Hatalı Tıbbi Uygulama: Doktorun, hastanın tanı, tedavi veya cerrahi müdahale süreçlerinde standartlara uymaması veya hatalı uygulama yapması malpraktis davasına neden olabilir.
  2. İhmal veya Hatalı Teşhis: Hekimin hastanın durumunu doğru bir şekilde değerlendirememesi veya yanlış bir teşhis koyması da malpraktis iddialarına yol açabilir.
  3. Hastanın Bilgilendirilmemesi: Hekim, hastayı müdahaleye ilişkin yeterli bilgi vermemesi veya hasta onayı almadan işlem yapması durumunda malpraktisle suçlanabilir.
  4. Organizasyonel Hatalar: Sağlık kuruluşlarının personel yetersizliği, hijyen kurallarına uymama veya eksik klinik organizasyon gibi faktörler de malpraktis iddialarına sebep olabilir.

Yeni Yönetmelik ve Malpraktis Davaları

15 Haziran 2022 tarihinde “Sağlık Meslek Mensuplarının Tıbbi İşlem ve Uygulamaları Nedeniyle Soruşturulmasına ve İdarece Ödenen Tazminatın Rücu Edilmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları ile devlet ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının, soruşturma ve rücu sürecindeki iş ve işlemleri kapsayan yönetmelikle birlikte, sağlık çalışanlarına yönelik soruşturma izninin verilmesi ve tazminat konularında yetkili Mesleki Sorumluluk Kurulu kurulmuştur. İlgili yönetmeliğe göre sağlık personelleri tarafından gerçekleştirilen uygulamalarda kasıt olmadığı müddetçe, işbu davalardan doğan tazminatı artık Devlet üstlenecektir.

Yeni düzenleme kapsamında; malpraktis sonucu mağduriyet yaşadığını iddia eden vatandaş, önce Mesleki Sorumluluk Kurulu’na başvuracaktır. Yapılan bu başvuru sonucu kurul tarafından malpraktise bağlı bir mağduriyet geliştiğine dair karar verildiği takdirde zarara uğrayan vatandaş, doktor aleyhine dava açma hakkına sahip olacaktır. Açılacak dava sonucunda tazminata hükmedilmesi halinde ise hekimin hatası kasıtlı olmadığı sürece tazminatın tamamı devlet tarafından üstlenilecektir.

Şu an devam etmekte olan malpraktis davaları da bu kapsamda değerlendirilecek ve kasıt olmadığı sürece tazminat devlet tarafından ödenecektir. Tıbbi işlem ve uygulamalar sebebiyle idarece ödenen tazminatın ilgili sağlık personeline rücu edilmesi; ancak kasten görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullandığı kesinleşmiş ceza mahkemesi kararı ile tespit edilmesi halinde mümkün olabilecek, rücu miktarı sağlık çalışanının kusur oranı gözetilerek belirlenecektir.

Malpraktise İlişkin Özel Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Zorunlu Arabuluculuk

Malpraktis davalarının, somut olayın gereklerine göre tüketici mahkemesi veya asliye ticaret mahkemelerinde açılabileceğini söylemiştik. Her iki halde de tıbbi kötü uygulama ya da tıbbi uygulama hatası yani malpraktis sebebiyle açılacak olan tazminat davalarında zorunlu arabuluculuk dava şartı olarak düzenlenmiştir. 

Doktor Hatası (Malpraktis) Tazminat Davası Görevli Mahkeme Neresidir ? 

Doktor hatası (malpraktis) tazminat davasında görevli yargı organları şunlardır:

  • Eser veya vekalet sözleşmesi nedeniyle tıbbi malpraktise dayanılarak açılacak davalar tüketici mahkemelerinin görev alanına girer.
  • Tıbbi malpraktis sebebiyle bağımsız çalışan doktorlar aleyhine tazminat talebiyle açılacak davalar, tüketici mahkemelerinin görev alanına girer.
  • Şirket, adi ortaklık veya gerçek kişilerin işletici olduğu özel hastaneler aleyhine tıbbi malpraktise dayanılarak açılacak davalarda görevli yargı organı da tüketici mahkemeleridir.
  • Kamu hastanelerine, sağlık kuruluşlarına karşı tıbbi malpraktis sebebiyle açılacak tazminat talepli davalar idare mahkemelerinin görev alanına girer.
  • Üniversite hastanelerinde (devlet – vakıf ayrımı gözetilmeksizin) yaşanan malpraktisler sebebiyle maddi ve manevi tazminat davalarına bakmakla görevli yargı organı da idare mahkemesidir.

Doktor Hatası (Malpraktis) Tazminat Davası Zamanaşımı (Dava Açma Süresi)

Devlet hastanesi, araştırma hastanesi, üniversite hastanesi, aile sağlığı merkezi gibi kamu hastanelerine karşı hizmet kusuruna dayalı malpraktis sebebiyle tazminat davasının idare mahkemesinde açılacağını yukarıda görevli mahkemeler kısmında belirttik . İdare mahkemesinde dava açmadan önce, zararın ve hekim hatasının öğrenilmesini takiben 1 yıl ve her halde 5 yıl içinde ilgili idareye tazminat talebi içeren yazılı başvuruda bulunulması gerekir. Başvurunun reddedilmesi halinde malpraktis sebebiyle tam yargı davası açılabilir. Burada idareye başvuru şartı olmadan yapılacak başvuru usul eksikliği sebebiyle reddedilecektir.

İdare, ilgili tarafından kendisine sunulan yazılı tazminat talebini kısmen ya da tamamen reddederse, başvurunun reddi işlemini izleyen 60 gün içinde idare mahkemesine başvurmak suretiyle doktor hatası tazminat davası açılmalıdır. Tazminat isteminin 30 gün içinde idarece yanıtlanmaması, ilgilinin tazminat talebinin zımni olarak reddedildiğini gösterir . Tazminat isteminin zımni olarak reddinin  kabul edilmesinden sonraki 60 gün içinde malpraktis sebebiyle dava yoluna gidilebilir.

Özel hastane veya doktorlara karşı haksız fiil nedeniyle açılacak doktor hatası davaları, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesini takiben 2 yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl geçmesiyle birlikte zamanaşımına uğrar. Fakat tazminat hakkı, ceza hukuku düzenlemelerince daha uzun bir zamanaşımı süresi gerektiren bir cezaya neden olan fiilden doğmuşsa, zamanaşımı süresi belirlenirken ceza hukuku hükümleri esas alınır.

Özel hastane veya hekim aleyhine vekalet sözleşmesine dayalı açılacak malpraktis davalarında ise 5 yıllık zamanaşımı öngörülmüştür. Yine özel hastane veya hekim aleyhine eser sözleşmesine dayalı olarak açılacak malpraktis davalarında da 5 yıllık zamanaşımı süresi vardır. Hekim, ağır kusurlu bir tıbbi uygulamada bulunduğu takdirde, ağır kusurlu işlemin niteliğine dikkat edilmeksizin 20 yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur. Ağır kusurun söz konusu olduğu halde sözleşme hiç ya da gereği gibi yerine getirilmez ise zamanaşımı uzamış dava zamanaşımı şeklinde 20 (yirmi) yıl olarak öngörülmüştür. Kasıt ya da ağır kusur, ağır ihmal veya aldatma, korkutma ve hile gibi hallerde zamanaşımının bu hallerin kalkmasından itibaren başlatılması mümkündür. Böyle durumlarda zamanaşımı için alacaklı lehine sürenin öğrenildiği veya engelin kalktığı tarihten başlatılması veya 20 yıl olması gibi oldukça makul bir süre öngörülmüştür.

Bu konuda Tüketici Davaları bakımından tüketici işlemleri için 2 yıllık bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Yani, estetik müdahaleler için hasta hekim ilişkisinde Yargıtay tarafından kabul edilen eser sözleşmesi hükümlerince, tüketici davalarına konu estetik müdahaleler bakımından zamanaşımı 2 (iki) yıl kabul edilecektir. Aynı zamanda birtakım diş operasyonları da diş hekimi ile hasta arasındaki ilişki eser sözleşmesi kabul edildiğinden 2 (iki) yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Dolayısıyla kural olarak estetik cerraha ve diş doktoruna karşı açılacak tazminat davaları eser sözleşmesi nazarında 2 (iki) yıllık zamanaşımı süresine tabidir.

 

Hastaya tıbbi müdahalede bulunmadan önce onay alınmadan vekaletsiz iş görme sebebiyle açılan doktor hatası tazminat davalarında 10 yıllık zamanaşımı uygulanır. Son olarak, sözleşmeye aykırılık nedeniyle açılan malpraktis tazminat davalarında ceza davası zamanaşımı süreleri uygulanmaz.

Tıbbi Uygulama Hataları Nelerdir ?

Tıbbi uygulama hataları çok farklı şekillerde görülebilmektedir. Ancak başlıca hata
tipleri olarak şunlar sıralanmıştır;
Başlıca şu tip hataların meydana geldiği görülmektedir: 
1-İletişim Eksiklikleri ve Kayıt Hataları
2-Yetki Sınırlarının Aşılması ve Konsültasyonda Hatalar
3-Aydınlatma ve Onamda Hatalar
4-Tanı Hataları
5-Hatalı Karar
6-Girişim Hataları ve Teknik Hatalar
7-Terk Etme ve Özen Eksikliği

1- İletişim Eksiklikleri ve Kayıt Hataları :
İletişim eksikliği çok temel bir problemdir. Her alanda olduğu gibi hekim ile hasta
ilişkisinde iletişimin yetersizliği bir çok soruna yol açabilmektedir. Sadece hekim
değil hemşire ile de iletişimde problem yaşanması sorunlara yol açabilmektedir.
Temel iletişim problemleri;
1-Hasta ile hekim arasında uyumlu ilişkinin olmaması,
2-Hasta ile bağlantının kopuk olması ve
3-Hasta ile ilgili diğer hekimler ve konsültanlarla bağlantının yetersiz olması
Tıbbi Uygulama Hataları 9
Hekimlerin çalıştıkları hastanelerdeki tıbbi uygulamaları belirleyen kuralları
bilmeleri önkoşuldur. Bu kurallara uyulmaması, kötü sonuçlara yol açabilir.
Günümüzde en büyük problemlerden birisi telefonla iletişim kurulmasıdır. Ancak
bazı durumlarda hastayla tıbbi öneriler ve reçetelerin düzenlenmesiyle ilgili telefon
konuşmaları yapmak gerekebilir. Bu da daha sonra problemlere yol açabilmektedir.
Çoğunluğu kaydedilmeyen bu konuşmalar ve verilen talimatlarla ilgili iddialar
ortaya çıkabilir. Bundan kaçınmak için hastaya yapılan açıklamalarla ilgili
görüşmeler ses kaydına alınmalıdır. Diğer hastane personeli ya da tedavi ile ilgili
personelle yapılan konuşmalar da yanlış anlaşılma ve yanlış uygulama durumlarında
sorun yaratabilir. Bu nedenle verilen talimatların tam ve doğru olarak anlaşıldığı ve
kaydedildiğinden emin olunmalıdır.

2- Yetki Sınırlarının Aşılması ve Konsültasyon:

Günümüzde tıp uzmanlık alanlarında çok detaylı çalışmalar yapmaktadır. Bu da
ancak hekimlerin belli bir alanda bilgili ve yetkili olmalarına neden olmuştur. Bu
sebeple hastada kendi bilgisinin dışında bir problemle karşılaşırsa konunun uzmanı
başka hekime danışmalıdır. Bu konsültasyon aşaması önemlidir. Özellikle tıbbi
uygulama hatalarında hukuk konsültan hekimin yaptığı hatalarda onu çağıran
hekimin sorumlu olacağını ve cezai işleme tabi olacağını belirtmektedir. Hekim,
kendi uzmanlık alanı dışındaki konularda yetki sınırlarını aşmamalıdır. Hekimler
hastaları için seçtikleri konsültanların hatalarından sorumlu tutulabilir. Konsültanın
görevi ve yorumları ile ilgili sorunlar ortaya çıktığında, konsültan ile birlikte ona
başvuran hekimin de sorumluluğu bulunmaktadır.

3- Aydınlatma ve Onam:

Tıbbi uygulama hatalarındaki ilk aşama aydınlatılmış onam kısmıdır. Bu çok
önemlidir. Hastanın kendisine yapılacak işlemler hakkında bilgilenmesi,
anlayabilmesi ve kendi hür iradesiyle olur vermesi önemlidir. Bu aşamanın
yapılmadığı olgularda tüm işlemlerin doğru yapılması halinde bile eğer imzalı
aydınlatılmış onam belgesi alınmadıysa hekim ve hastane suçlu duruma düşecektir.
Hasta planlanan tedavi hakkında yeterince aydınlatılmadığı gerekçesi ile dava
açabilir. Örnek olarak, herhangi bir tıbbi sorun nedeniyle ilaç kullanan ve bu esnada
gebe kalan bir kadın ilacın kullanımının yol açabileceği konjenital anomali riski
konusunda bilgilendirilmelidir. Hekim hastasından ilaç kullanımı, sigara ve alkol
alımı konusunda ayrıntılı bir anamnez almalı ve hastayı bu maddelerin kullanımının
getirdiği riskler açısından uyarmalıdır.

4- Tanı Hataları:

Hekim hastasına her durumda kesin tanı koyamayabilir. Ancak, eldeki olanaklarla
tanı konulabilecek olan bir hastalığın tanısının konamaması önemli bir tıbbi hata
uygulamasıdır.

5- Hatalı Karar:

Hekimin belki de en büyük sorumluluğu bu alanda olmaktadır. Özellikle cerrahi
dallarda ameliyat kararlarında yanlış yapmamak önemlidir. Hasta için doğru karar
verilmelidir. Dahili bilimlerde ise özellikle ilaç seçimlerinde ve birden fazla ilaç
kullanımında ilaç etkileşmeleri açısından dikkatli olunmalıdır.

6- Girişim Hataları ve Teknik Hatalar:

Bu kategorideki hatalar özellikle girişimsel tıp alanında görülen hataları kapsamaktadır. İkinci boyutu da tıp uygulamalarında kullanılan ekipmanlardan kaynaklanan hatalardır. Bu hatalar üretim aşamasında meydana gelebilmektedir. Ancak çok sayıda kullanım hatasına da bağlı oluşabilmektedir.

7- Terk Etme ve Özen Eksikliği:

Hastanın sadece teşhisini koyarak ilacını vermek hekimlik uygulamasında yeterli
değildir. Sağlık bakımı sürekli olduğu için hekimin hastasıyla sürekli iletişim halinde
olabilmesi takip sürecini önemsemesi gerekmektedir. Özellikle akciğer hastalıkları
gibi kronik ve süreğen hastalıkların daha sık görüldüğü uzmanlık alanlarında bu
daha da önem kazanan bir durumdur. Hasta bakımının sağlanamadığı, hekimine
ulaşamadığını düşündüğü durumlarda şikayetçi olabilmektedir. Bu tip iddiaların
temeli, tıbbi özenin devam etmesinin gerekli bulunduğu bir sırada hekimin geçerli
bir bildirimde bulunmadan veya yerine yeterli bir tıbbi bakım sağlayacak olan
birisini bırakmadan, hekim-hasta ilişkisini kesmesine dayanmaktadır. Mahkemeler,
sürekli tedavi gereksinimi gösteren hastalarda bu durumdan şikayet eden
hastaların şikayetlerine gerektiği şekilde karşılık vermeyen bir hekimi sorumlu
tutma eğilimindedir. Hastanın durumu gerektirdiği halde hastayı başka bir hekime
emanet etmeden ayrılmak, hemşire çağırdığı halde hastayı görmemek, hastayı
gerekli acil müdahaleyi yapmadan veya hiç muayene etmeden sevk etmek de sık
rastlanılan hatalardır.
Tıbbi uygulama hatalarıyla çok farklı boyutlarda ve her tür girişimde karşı karşıya
gelinebilir. Bu konudaki olgulara bilimsel yaklaşımda hataların kategorize edilmesi
ilk aşamayı oluşturmaktadır. Yapılan hataları daha genel olarak şu alt başlıklarda
incelemek mümkündür:
1-Yargı hatası: Bilgi eksikliği, kasıt ve ihmale bağlı hatalar
2-Mekanik Hatalar: Ekipmanla ilgili hatalar
3-Teknik hatalar: Tıbbi tekniği uygularken oluşan hatalar
4-Beklenti hataları: Hastaya olacakları anlatırken saptırarak veya saklayarak farklı
beklentilere sokma
5-Sistem hataları: Kişiden değil uygulama şeklinden veya kurumlardan kaynaklanan hatalar
Tıbbi uygulama hataları, klinik, etik ve hukuksal boyutları ve klinik risk yönetimi
boyutu ile, hekimlik mesleğinin çok kapsamlı, ama öte yandan bazı bakımlardan da
belirsizliğini koruyan konularındandır. Konuya çok boyutlu bir perspektie
bakılmadıkça, sorunların doğru tanımlanması ve dolayısıyla doğru çözümler
üretilmesi olanaksız olacaktır.
A- Hukuki Boyut
Bir tıbbi uygulama hatası davası hekimi iki şekilde ilgilendirir. Bunlardan en
önemlisi, hekimin bu davanın taraflarından biri olarak dava edilen konumunda
olduğu durumdur. Diğeri ise hekimin bir tıbbi uygulama hatası davasında bilirkişi
olarak görevlendirilmesidir. Her iki durumda da hekim, tıbbi uygulama hatasının ne
olduğu konusundaki etik yargılar ve hukuki düzenlemeler konusunda bilgi sahibi
olmalıdır. Bu bilgi aynı zamanda hekimin günlük uygulamalarında hatalardan ve
dava edilmekten kaçınması için gerekli düşünsel yetiyi edinmesinde de gereklidir.

B- Klinik Boyut
Bir tıbbi uygulama hatası olgusunda, hekimin yaptığı uygulamayı değerlendirmede
var olan tıbbi bilgi, beceri ve deneyim birikimi soruşturulurken, hekimin öncelikli
olarak içinde bulunduğu durum da dikkate alınmalıdır. Bu konuda cevaplandırılması gereken bazı temel sorular şunlardır 
1. Hekim uygun ve yeterli bir öykü aldı mı?
2. Hekim uygun ve yeterli bir fiziki muayene yaptı mı?
3. Gerekli testler yapıldı mı?
3. Hekimin tanısı doğru muydu?
4. Hekimin seçtiği tedavi doğru muydu?
5. Tedavinin uygulanma süreci doğru muydu?
6. Ortaya çıkan komplikasyon önlenebilir nitelikte miydi?
7. Ortaya çıkan komplikasyonun tanısı doğru biçimde ve zamanında kondu mu?
8. Ortaya çıkan komplikasyona yönelik uygulanan tedavi planı uygun ve yeterli
miydi?
Tıbbi Uygulama Hataları 
Bu sorular, konunun ele alındığı ayrıntı düzeyine bağlı olarak çok fazla artırılabilir.
Burada en temel ve ilk cevaplanması gereken sorular tanımlanmıştır. Genel olarak
değerlendirmek gerekirse, hekimin klinik olarak tanı ve tedaviye giden bu süreçte
bir kaç noktada kritik önemde hata yapabileceği görülmektedir:
Hatalı Tanı
Bazı durumlarda hekim hastasına hatalı olarak, olmayan bir hastalığa ait bir tanı
koyabilir; buna bağlı olarak yan etkilerini göze alarak bazı ilaçları uygulayabilir.
Hatta hatalı biçimde daha büyük risk ve olumsuzluk taşıyan gereksiz bir ameliyat
uygulayabilir. Ya da bunun tersi bir durum olabilir: Hekim hastasını aslında hasta
olduğu halde hatalı olarak sağlıklı bulabilir, hasta eve gittikten bir süre sonra, bu
hastalığın zamanında tanınıp tedavi altına alınmamış olmasından kaynaklanan bir
olumsuzlukla karşılaşabilir.
Hatalı Tedavi
Bazı durumlarda tanı doğru olabilir, ama hekimin uygun bulduğu ve uyguladığı
tedavi, geçerli tıbbi bilgiler ışığında uygunsuz ya da yetersiz olabilir. Bu durumda da
hasta bu uygulamadan önemli zararlara uğrayabilir. Bu durumun da değişik
olasılıkları bulunmaktadır: Bazen tedavi seçimi tümüyle yanlıştır. Bazense
uygulanan tedavi de tedavi seçeneklerinden biri olabilir: Ama bu eski bir uygulama
olabilir ya da hastanın durumunda başka bir tedavi daha öncelikli olarak seçilmek
zorunda olabilir.
Önlenebilir Bir Olumsuzluğu Öngörememek, Tanıyamamak ya da Önleyememek
Bazı durumlarda tıbbi uygulamaların bazı olumsuz sonuçları olabileceği baştan
bilinmektedir. Konuyu güçleştiren nokta da budur. Eğer bu olumsuzluklar göze
alınamazsa, tıbbi uygulamaların neredeyse hiçbiri gerçekleştirilemez. Bu bir
değerlendirme sorunudur. Ancak, ortaya çıkabilecek sorunların önceden
kestirilebildiği durumlarda, mutlaka her bakımdan önlemler alınmalıdır. Hastadan
yeterli bir öykü alındığını, yeterli fiziki muayene yapıldığını, gerekli testlerin
uygulandığını, teşhiste ve tedavi seçiminde hata yapılmadığını varsaysak bile,
uygulanan ilacın çok nadir de olsa karşılaşılabilecek yan etkilerinin giderilebilmesi
için gerekli bilgi, beceri, deneyim, alet ya da ilaçların hazır olmaması, hastanın zarar
görmesine neden olabilir. Ancak bazı acil durumlarda hekim, yapacağı girişimin
yaşam kurtaracağına hükmederse, muhtemel yan etkilerini ya da olumsuz sonuçları
göze alarak, bu müdahaleyi uygulayabilir. Bu tür durumlarda bu riskler sonradan
ortaya çıksa bile, hekimin haklılığı klinik olarak savunulabilecektir.

 

 

 

MALPRAKTİS S.S.S

Kamu hastanelerinde meydana gelen yanlış tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminat davaları doğrudan ilgili kamu kurumuna karşı açılabilir. Devlet memuru statüsündeki doktor aleyhine doğrudan tazminat davası açılamaz (Anayasa m.129/5). Kamu kurumunun doktora rücu hakkı saklıdır.

Özel hastanelerde gerçekleşen hatalı tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminat davası, hem yanlış teşhis veya tedaviyi yapan doktor hem hastane işleticisi hem de doktorun hatasını sigortalayan sigorta şirketi aleyhine birlikte açılabilir.

Tıbbi malpraktis suç teşkil ediyorsa, ceza hukukuna göre doktorun cezai sorumluluğu doğacaktır. Suç, kasten veya taksirli bir hareket ile işlenen hukuka aykırı bir fiildir.

Doktor, sadece malpraktis, yani tıbbi uygulama hatalarından sorumludur. Doktor, uygulamayı “tıbbi standart” kavramına uygun bir şekilde normal risk ve sapmalar çerçevesinde davranarak gerekli dikkat ve özeni göstererek yapmasına rağmen gelişen komplikasyonlar hastaya zarar vermişse, hasta komplikasyonlar konusunda bilgilendirilip onay alınmışsa, doktor veya hastane zarardan sorumlu tutulamaz. Komplikasyon, doktorun bilgi veya beceri eksikliğinden kaynaklanmayan, tıbbi standartlara uyulmasına rağmen önlenemeyen ve istenmeyen sonuçlardır.

Yargıtay yerleşik kararlarında komplikasyon kavramını şu şekilde tanımlamaktadır:

Komplikasyon, tıbbi girişim sırasında öngörülmeyen, öngörülse bile önlenemeyen durum, istenmeyen sonuçtur; ancak bunun bilgi ve beceri eksikliği sonucu olmaması gerekir. Bu tanıma göre, hekimin tıbben kabul ettiği normal risk ve sapmalar çerçevesinde davranarak gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen ortaya çıkan istenmeyen sonuçlardan yasal olarak sorumlu olmayacağı belirtilmektedir. Hasta tıbbi uygulama sırasında ve sonrasında kusur olmadan da oluşabilecek istenmeyen sonuçları, komplikasyonları bilirse ve uygulamaya onay verirse tıbbi müdahale hukuka uygun olur. Hastada oluşan zararlı sonuç öngörülemiyor ve önlenemiyorsa veya öngörülebilse bile (hastanın yeterince aydınlatılmış, onayı alınmış olması ve uygulamada kusur olmaması şartı ile) önlenemiyorsa bu durumun komplikasyon olarak kabulü gerekmektedir. Yine bu noktada, tıbbi standartlardan sapılmaması, mesleki tecrübe kurallarına riayet edilmiş olması gereklidir. Yine meydana gelen komplikasyon sonrası süreçte de uygulanan teşhis ve tedavinin de tıp kurallarına uygun olması gerekmektedir. Bu noktada komplikasyon sonrası yönetim süreci de hizmet kusurunun varlığını tespit etme adına önem arzetmektedir.

Diş hekimliğinde malpraktis, yanlış teşhis, yanlış tedavi, hatalı implant uygulamaları, yanlış dozaj ve ilaç kullanımı gibi birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir.

Diş tedavisinde, protez ve estetik uygulamalar gibi bazı tedaviler eser sözleşmesi kapsamında değerlendirildiğinden, diş hekimi tarafından hastaya taahhüt edilen sonuçların karşılanıp karşılanmadığı dikkate alınacaktır.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında “diş tedavilerine bağlı olarak ortaya çıkan zararların tazmini davaları, eser sözleşmesinden kaynaklı tazminat davası olarak” değerlendirilmektedir.

Kamu kurumlarında çalışan doktorlar için Anayasanın 129. maddesi gereği doktora doğrudan dava açılamaz. Bu nedenle kamu hastanelerindeki hatalı tıbbi uygulama için dava doğrudan ilgili kamu kurumuna açılmalıdır. Kamu kurumunun doktora rücu hakkı vardır.

Özel hastanelerdeki yanlış tıbbi uygulamalar için ise davayı hem tedaviyi gerçekleştiren doktor adına hem de hastane aleyhine açılabilir. Eğer hastaneye karşı dava açılacaksa hastane ve hasta arasındaki sözleşmeye göre dava açılabilir. Ancak özel hastanedeki doktora karşı dava açılacaksa o zaman TBK 49. maddeye göre dava açılması gerekmektedir.

Sağlık çalışanları, hastaya verdiği zararlardan dolayı Türk Borçlar Kanunu 49. madde uyarınca sorumlu tutulabilecektir.

Hekime yardımcı olan şahısların hastaya verdiği zararlardan dolayı yine Türk Borçlar Kanunu 49. madde uyarınca zarar veren şahısa karşı dava yoluna gidilebilecektir. Ya da TBK 66. madde ( Adam çalıştıranın sorumluluğu) uyarınca da istihdam eden hekime karşı dava yoluna gidilebilir.

Doktor hatası sonucu zarar gören hastanın tazminat isteme hakkı bulunmaktadır:

1-) Maddi Tazminat - Doktorun hatası sonucu bu hatanın düzeltilebilmesi amacıyla harcanan tüm tedavi masrafları,  ayrıca kişinin iş görmezlikten dolayı da geçici veya sürekli ve bakıcı gideri maddi tazminata girmektedir.

2-) Manevi Tazminat - Bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

3-) Destekten Yoksun Kalma Tazminatı - Doktor hatası sonucu ölen bir kişinin yaşarken destek verdiği kişilerin aldığı desteğin ölüm sebebiyle ortadan kalkması neticesinde destek alanların uğradıkları zarardır. Bu kişiler bu tazminatı sorumlu kişi veya kurumlardan isteyebileceklerdir.

Tüketici veya Ticaret Mahkemesinde açılacak olan davalarda arabulucuya başvurmak zorunludur. Ancak İdare Mahkemesinde açılacak olan davalarda arabuluculuğa başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır.

Doktor hatası malpraktis davalarının şartları uygulanan tıbbi işlemi niteliğine göre çeşitlilik göstermektedir. 

  • Hekim tarafından yapılan estetik yahut tıbbi işlemlerin tıp bilimi kurallarına aykırılık teşkil etmesi gerekmektedir.
  • Ortaya çıkan zararın, Hekim tarafından yapılan tıbbi işlemlerle doğrudan ilişkili olması gerekmektedir.
  • İşlem öncesinde hasta yahut hasta yakınlarına imzalatılan aydınlatılmış onamda,  ortaya çıkan zararın açıkça yer alıyor olmaması gerekmektedir.
  • Ortaya çıkan zararın, komplikasyon niteliği taşıyan, önceden tahmin edilmesi ve önlenmesi mümkün olmayan zararlardan olmaması gerekmektedir.
  • Hekimin mesleki kusurunun yahut hastanenin organizasyonel kusurunun bulunması gerekmektedir.

Yukarıda sayılan genel şartların yanı sıra, zarara sebebiyet veren her tıbbi işlemi niteliğine göre ayrıca değerlendirmeler yapılmaktadır. Ortaya çıkan zararlı niteliği, türü, boyutu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği gibi detaylar tazminatın belirlenmesinde rol oynamaktadır. 

Doktor hatası (malpraktis) nedeniyle yaşanan mağduriyetlerde tazminat talebi için tüketici hakem heyeti, belirli şartlar altında ilk çözüm yolu olarak değerlendirilmektedir. 2025 yılı için geçerli olan düzenlemeye göre, 149.000 TL’nin altındaki tazminat taleplerinde başvurular, Tüketici Kanunu uyarınca tüketici hakem heyetlerine yapılmalıdır.

Doktor hatası (malpraktis) tazminat davası yaklaşık  9-15 ay arası sürer. Uyuşmazlık taraf sayısının çok olması, mahkemelerin  iş yükü  gibi sebeplerle dava sürelerinin uzadığı görülebilmektedir. Bunun yanı sıra, istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulması halinde de süreç 3 ila 4 yıl sürmektedir.

Malpraktis davasında öncelik olarak hastanın vakit kaybetmeden uğramış olduğu zararı engellemek veya daha büyük sonuçlar doğmaması için bir hastaneden bilgi alması ya da tedavi olması tavsiye edilir.

Daha sonra da uğradığı zarar nedeniyle maddi manevi zararı telafi etmek, hem sürece daha hakim olabilmek hem de süreci daha iyi yönlendirebilmek için bir avukattan yardım alması önemlidir.

Bağımsız çalışan veya özel bir sağlık kuruluşunda çalışan hekime karşı malpraktis nedeniyle açılacak maddi manevi tazminat davaları adli yargının görev alanındadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Hekim ve özel hastaneye karşı birlikte tazminat davası açılması da mümkündür. Bu gibi hallerde de yine dava Tüketici Mahkemesinde görülecektir.

Devlet hastanesinde çalışan hekimler aleyhine doğrudan dava açılması mümkün değildir. Bu davalar Sağlık Bakanlığı aleyhine olacağı için idare mahkemelerinde açılmalıdır. Zira yukarıda da açıklandığı üzere Anayasa’nın 129. maddesinin 5. fıkrası: “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.”  Devlet hastanelerinin yanında, üniversite hastanesi, ruh ve sinir hastalıkları hastanesi, aile sağlığı merkezi ve benzer nitelikteki kamu kurumlarında çalışan hekimlere karşı açılacak olan davalar da yine idare mahkemesinde açılır.

  • cismen zarar görme (yaralanma, ruhen ve bedenen acı çekme)
  • ölüm,
  • uzuv kaybı,
  • uzuv zaafı,
  • yüzde vücutta kalıcı scar (yara izi) kalması,
  • bitkisel hayata girme,
  • bebeklerin karışması,
  • Anomalili bebek doğması,
  • ayıplı (kullanılamaz protez yapılması) gibi örnekler karşımıza çıkmaktadır.

İdarenin ödediği tazminatı Kamu ve Devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diğer sağlık meslek mensuplarına rücu edebilmesi için Meslek Sorumluluk Kurulu (MSK) kararı gerekmektedir. Aslında yasa değişikliğinden önce de benzer uygulama mevcut idi, yine idare ödediği tazminatı rücu komisyonu kararı neticesinde hekimlere rücu ediyordu. Getirilen yenilik; rücu kararının Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilecek olmasıdır.

 
 
 

Yasaya göre Kurul; sağlık mensubunun görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözeterek, tazminatın rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına bir yıl içinde karar verecektir.

KAYNAKLAR
1) Kocatürk U. Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü. Dördüncü Basım, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1989:
170.
2) Powers M, Harris N, Lockard-Mirams A. Eds. Clinical Negligence, Third ed. Butterworths Law,
London, 2000.
3) Polat O. Tıbbi Uyulama Hataları, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara, Şubat, 2015: 21-22; 24-28.
4) Büken E, Ornek Büken N, Büken B. Obstetric and gynecologic malpractice in Turkey: incidence,
impact, causes and prevention. J Clin Forensic Med 2004;11(5):233-47.
5) Gore DC, Gregory SA. Historical Perspective on Medical Errors: Richard Cabotand the Institute of
Medicine. J Am Coll Surg 2003;197(4): 609-611.
6) Hickson GB, Clayton WE, Entman SS, Miller CS, Githens PP, Goldstein WK, Sloan FA. Obstetricians
prior malpractice experience and patients satisfaction with care. JAMA 1994;272(20):1583-1587.
7) Çankaya H. Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğunun Temel Prensipleri ve Hekim
Sorumluluğunda Kusurun Değerlendirilmesi, Uzmanlık Tezi, Adli Tıp Kurumu, İstanbul, 1992.
8) Studdert DM, Mello MM, Brennan TA. (2004) Medical Malpractice. N Engl J Med 350: 283-293.
9) Giray AÜ. Malpraktis Açısından Hekimlerin Karakteristikleri ve İşyeri Fiziksel Koşullarının Akciğer
Tüberküloz Hastalığı Teşhisinde Kullanılan Muayene Protokolü Uygulama Yeterliliğine Etkisi: Doktora
Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 1999.
10) Clark S, Oakley J. Informed Consentand Clinician Accountability P 258, Cambridge Universty Press,
Cambridge, 2007.
11) Hope et all. Medical ethics and law, Churchill Livingstone, London, 2000.
12) Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi: DTB tarafından 1981 yılında kabul edilmiştir; 1995 Eylül’ünde
yapılan 47’inci Genel Kurul’da değişiklik yapılmıştır. http://www.ttb.org.tr/eweb/istanbul_prot/3.html
(Son Erişim Tarihi: 15.07.2018)
13) Madea B, Preuss J. Medical malpractice as reected by the forensic evaluation of 4450 autopsies.
Forensic Sci Int 2009:10;190(1-3):58-66.
14) Hasta Hakları Yönetmeliği. Resmi Gazete No: 23420. Resmi Gazete Yayın Tarihi: 01.08.1998.
15) Koç, S. İstanbul Tabip Odası’na Başvuran Tıbbi Uygulama Hataları; “Yeni Yasalar Çerçevesinde
Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Tıbbi Malpraktis ve Adli Raporların Düzenlenmesi” Kitabı
içinde (Editörler: G. Çetin, C.Yorulmaz), İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri
Sempozyum Dizisi No: 48, 2006, 70-81.
18 Prof. Dr. Oğuz Polat
16) Koç S, Yorulmaz C. Hekimin Yasal Sorumlulukları: Adli Tıp (Ed: Soysal Z, Çakalır C.), Cilt 1. İ. Ü.
Basımevi ve Film Merkezi, İstanbul 1999; 45-49.
17) Vincent C, Young M, Phillips A. Why Do People SueDoctors? A Study of patients and relative
staking legal action. The Lancet 1994;343:1609-1613.
18) Yaycı N. Genel Cerrahide Tıbbi Uygulama Hataları: 1996-2000 Yılları Arasında Adli Tıp Kurumu’na
Yansıyan Olgular; Turkiye Klinikleri J Foren Med 2004;1(1):12-7.
19) Wilson J, Tingle J. Clinical Risk Mangement. Butterworth-Heinemann, Glasgow, 1997.
20) Rosenthal M, Sutcliffe KM. ed. (2002) Medical error ,What do we know ? What do we do? John
wiley and Sons, New York.

21) Prof. Dr.  Oğuz POLAT Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakultesi Adli Tıp Anabilim Dalı,

Leave A Comment

All fields marked with an asterisk (*) are required