loader image

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Nedir?

Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda sanığa verilen ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası ise ve kanunda sayılan diğer şartlar sağlanmış ise mahkeme Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) verebilir.

  • Örneğin mahkeme sanığın bir suç işlediğine kanaat getirmiş olsun ancak bu suçun karşılığı 2 yıl ve daha az süreli hapis ya da adli para cezası olsun . Bu durumda gerekli şartlar oluşursa mahkeme hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir bakıma mahkeme tarafından verilen hükmün belli bir süre askıya almasıdır. Bu karar verildikten sonra belirlenen denetim süresi içinde kasıtlı bir biçimde suç işlenmediği takdirde dava düşer ve mahkumiyet hükmü ortadan kalkar. Yani kişi bu denetim süresince suç işlemediği takdirde hiç ceza almamış ve beraat etmiş gibi sonuç doğurur.
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı beraat niteliğinde değildir. Nitekim ilgili yükümlülükler yerine getirildiğinde verilecek davanın düşmesi kararı da beraat hükmünü doğurmaz.
  • Sanık; 5 yıllık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemez ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklerine uyarsa, hiç suç işlememiş gibi olur, dava ve verilmiş ceza düşer.
  • Denetim süresi içinde, sanığın kasıtlı bir suç işlemesi halinde, işlediği kasıtlı suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,gerekir.

Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkum olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

5 yıllık denetim süresi sonunda şahıs yeni bir suç işlememiş ise Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının silinmesini talep edebilir.

Sanık HAGB’yi Kabul Etmek Zorunda Mıdır ?

Hayır sanık hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sanık tarafından kabul edilmek zorunda değildir. Sanık tarafından kabul edilmediği takdirde geri bırakılması düşünülen hüküm açıklanır ve gerekli ise sanığa ceza verilir. Bu durumda ortada bir hüküm olması nedeniyle ilgili kanun yollarına başvurulabilir

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı İçin Sanığın Talepte Bulunması Gerekir Mi?

Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması için ne sanığın talepte bulunmasına gerek yoktur.

Sanık hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı konusunda gerekli koşulların oluşup oluşmadığını mahkeme kendiliğinden değerlendirecektir.

  1. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan adli sicil kaydının (sabıkasının) bulunmadığını,
  2. Atılı suç ile ilgili olarak karşılığı olarak; cezanın iki yıl veya daha az hapis cezası ya da Adli Para Cezası olarak düzenlendiğini, 
  3. Sanığın katılanın zararlarını gidermiş olduğunu,
  4. Duruşmadaki tavırları itibariyle bir daha suç işlemeyeceği kanaatine varılırsa

Sanık talep etmeden hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini isteyip istemediğini soracaktır.

HAGB Kararı Verilen Kişiye Yeniden HAGB Kararı Verilebilir Mi?

CMK 231/8 maddesine göre aynı sanık hakkında aynı denetim süresi içinde birden fazla HAGB kararının verilmesi yasaktır.

HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) Kararı Denetim Süresi Kaç Yıldır?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) denetim süresi;

  • Sanık suç tarihinde 18 yaşından küçük ise (SSÇ ise) denetim süresi 3 YIL’dır.
  • Sanık suç tarihinde 18 yaşından büyük ise denetim süresi 5 YIL’dır

HAGB İtiraz Dilekçesi Nereye Verilir? 

HAGB kararına itirazın nereye verileceği CMK md. 268 hükmünde düzenlenmiştir.

HAGB kararı, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, o adliyedeki Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Aynı adliyede Ağır Ceza Mahkemesi yoksa, Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebilir.

Herhangi bir Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmettiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, HAGB kararını veren mahkemeyi sıra numarası olarak izleyen Ağır Ceza Mahkemesi’dir.

HAGB Kararına Nasıl İtiraz Edilir? 

Mahkemenin vermiş olduğu HAGB kararının hukuka uygun olmaması halinde bu karara karşı, kararın duruşmada öğrenilmesinden(tefhim) veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilmektedir. Ancak bu karara karşı istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz.

HAGB kararını veren mahkeme hangisi ise o mahkemeye itiraz dilekçesi verilerek HAGB kararına itiraz edilebilir. Kararı veren mahkeme itirazı önce kendisi değerlendirir ve itiraz üzerine yapacağı inceleme ile kendi verdiği kararı düzeltebilir. HAGB kararı veren mahkeme, kararına yapılan itirazı yerinde görmezse itiraz dilekçesini itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderir.

Yargıtay kararlarına göre HAGB itiraz dilekçesi incelemek üzere kendisine gönderilen mahkeme ise itiraz edilen kararı hem usul hem esas açısından denetimden geçirir. Yapılan itirazlar hakkında ise dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilir.

HAGB Kararı Memur Olmama Engel Midir ?

Memuriyeti sırasında kasten işlenen işlenen bir suç nedeniyle bir yıl veya daha fazla süreli hapis cezası alan veyahut hapis cezası süresine bakılmaksızın affa uğramış olsalar dahi 48. maddedeki sayılan suçlardan biri nedeniyle mahkûm olan memur memuriyetini kaybeder .Memuriyete engel hal için kasıtlı bir suçtan dolayı 1 yıl üzeri ceza almak gerekir. HAGB kararı infaz edilmeyen bir karar olduğu için hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı memuriyete engel teşkil etmez.

HAGB kararı Sicile İşler mi ?

CMK’nin 231. maddesinin 13. fikrasinda yer alan esaslara göre, bir sanik hakkinda verilen HAGB karari, adli sicil kaydinda görünmez. Bu kararlar, hükmün açiklanmasinin geri birakilmasi sistemine kaydedilir. HAGB sistemindeki kayitlar, diger sorusturma ve kovusturmalar için mahkeme, hakim ya da cumhuriyet savcisi tarafindan kullanilabilir.HAGB kararinin kaydedildigi sistem, sadece kisi hakkindaki sorusturmalar veya kovusturmalar için kullanilabilmektedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilemeyecek Suçlar Nelerdir ?

  • İki yıl üstü süreli hapis veya adli para cezası gerektiren suçlar.
  • Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar.
  • 6222 sayılı Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamındaki suçlar.
  • Şike ve teşvik suçları.
  • 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun kapsamında disiplin suç ve cezaları.
  • Kullanmak için Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu.
  • İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu.
  • İcra İflas Kanunu’nda Yer Alan Suçlar
  • Disiplin Hapsi ve Tazyik Hapsi Gerektiren Fiiller.

Hakkında HAGB kararı verilemez. Cezanın miktarı veya sanığın HAGB’yi kabul etmesinin ya da zararı gidermesinin bi önemi yoktur.

HAGB‘nin ihlali (Denetim Süresinde Kasıtlı Suç İşlemek)

.

Eğer sanık, denetim süresi içerisinde yükümlülüklerine uymazsa veya kasıtlı olarak herhangi bir suç işlerse kendisi hakkında HAGB kararı veren mahkeme bu kararını kaldırır. Ardından geriye bırakılmış olan sanığın mahkûmiyet hükmünü aynen açıklar. Yani HAGB kararı verilmişken sanığın siciline işlemeyen ve kendisine cezai bir sorumluluk doğurmayan suçu mahkeme tarafından açıklanmış olur ve sanık cezasını çekmeye başlar.  Suç işleyen sanık hakkında daha önce verilen ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez, ertelenemez.

Denetim süresi içinde suç işlemediği halde hakimin belirlediği denetimli serbestlik yükümlülüklerini yerine getirmeyen sanık hakkındaki hükmün de açıklanmasına karar verilir. Ancak, bu durumda hükmü açıklayan mahkeme sanığın cezasının yarısına kadar olan bir kısmının infaz edilmemesine karar verebilir. Mahkeme, koşulları varsa suç işlemeyen ancak yükümlülüklere aykırı davranan sanık aleyhine hükmedilen hapis cezasını erteleyebilir veya adli para cezası gibi seçenek bir yaptırıma çevirerek yeni bir mahkumiyet hükmü de kurabilir. Fakat HAGB denetim süresi içinde yeniden suç işlenmesi halinde, ilk suç nedeniyle verilen HAGB kararının açıklanabilmesi için işlendiği iddia edilen ikinci suçun mahkumiyetle kesinleşmiş olması gerekir.Yargtay ikinci suç kesinleşmediği halde ilk suç sebebiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanmasını hukuka aykırı bulmuştur.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ihlal edilmesi sonucu mahkeme yeni bir duruşma açar ve açıklanması geri bırakılan hükmü açılan bu duruşmada açıklar. Sanık, duruşma kendisine tebliğ edildiği halde duruşmaya katılmazsa, mahkeme, daha önceki duruşmalarda sanığın verdiği savunmaları esas alır ve bu savunmaya göre hüküm kurabilir

İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. Ancak ikinci suçun taksirle veya bilinçli taksirle işlenmesi durumunda hüküm açıklanamayacaktır.

“…iddia olunan kasıtlı suçun unsurlarının oluşmadığı veya kasıtlı bir suçun aslında trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma veya taksirle yaralama vb. gibi bir başka suçu oluşturduğu kanaatine varılırsa, sanığın açıklanması geri bırakılan hükümden sonra işlemiş olduğu kasıtlı bir suçtan da söz edilemeyecek ve önceki hüküm açıklanamayacaktır.

HAGB kararının ortadan kalkması ve hükmün açıklanması için; kasıtlı suç fiilinin mutlaka denetim süresi içerisinde işlenmesi gerekmektedir. Önceki tarihte işlenmiş olup kovuşturma devam ediyorsa yahut önceki tarihte işlenmiş olup kesinleşmemişse veya HAGB kararı verildikten sonra işlenmesine rağmen henüz HAGB kararı kesinleşmeden önce işlenmişse dahi hiçbir şekilde HAGB kararına etki etmeyecek, dolayısıyla hüküm açıklanmayacaktır.

Ayrıca 28.06.2014 tarihine kadar işlenen suçlarda birden çok kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilirken daha sonraki suçlarda birden çok kez HAGB kararı verilemez.

Mağdurun Zararı Kısmen Giderilirse HAGB uygulanabilir mi ?

Mağdurun Uğradığı Zararın Kısmen Giderilmesi: Mağdurun uğradığı zarar tamamen değil, kısmen giderildiği takdirde HAGB kararı verilebilmesi için mağdurun HAGB kararı verilmesine rıza göstermesi gerekmektedir. Mağdur veya müştekinin, zarar kısmen karşılandığı durumda bu kısmi zarar giderme işlemine onayı yoksa sanık hakkında HAGB hükümleri uygulanamayacaktır. Mağdur veya müştekinin zararın kısmen ödenmesini kabul etmesi, HAGB kararı verilmesine rıza gösterdikleri anlamına gelmez. Zararın kısmen tazmini halinde HAGB hükümlerinin uygulanması için mağdur veya müştekinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine ayrıca ve açıkça rıza göstermesi gerekir. Yani somut örnekte zararı 100.000 TL olan bir mağdurun 70.000 TL’lik zararını gideren sanık HAGB’ye direkt olarak hak kazanmaz. Aynı zamanda müştekinin ya a mağdurun bu HAGB’yi açıkça kabul etmesi gerekir. Aksi halde HAGB uygulama alanı bulmayacaktır.

HAGB Kararı İle İlgili Yargıtay Kararları

T.C. Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 24.12.2018 Tarih ve 2017/7422 Esas –  2018/7718 Karar sayılı kararı 5271 sayılı CMK ‘nın 231/12. maddesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının, 5271 sayılı CMK’nın 267 ile 271. maddeleri arasında düzenlenen ve olağan kanun yollarından olan itiraz kanun yoluna tabi olduğu, Ceza Muhakemesi Kanununda itiraza ilişkin düzenlemeler arasında ceza miktarı yönünden karar verme yasağına ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, aleyhe bozma yasağına ilişkin olarak düzenlemenin, olağan kanun yollarından olan temyize ilişkin hükümlerin yer aldığı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 326. maddesinin 4. fıkrasında ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde belirtildiği, bununla birlikte ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak yasaklanan ve kanunda açıkça suç olarak gösterilmemiş olan bir fiilin, kanunda yer alan ve söz konusu fiile en çok benzeyen suça ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle cezalandırılması şeklinde tezahür edebilecek kıyas metodunun ceza hukukunun aksine ceza muhakemesi hukukunda kural olarak serbest olduğu ve ceza muhakemesi hukukunda genişletici yorum yapılabileceği gözetildiğinde aleyhe bozma yasağının düzenlediği 5320 sayılı Kanunun 8. Maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin, itiraz kanun yolunda uygulanması mümkün olduğundan, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı aleyhine yalnızca sanık tarafından itiraz kanun yoluna başvurulduğu, bu sebeple aleyhe değiştirme (bozma) yasağı gereği ilk verilen ceza miktarından daha fazla cezaya karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, Kanuna aykırı..”

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.06.2019 Tarih ve  2016/468 Esas – 2019/502 Karar sayılı kararı  CMK’nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, ilk hükümde uygulama şartlarının oluşmasına rağmen fark edilmeyen veya uygulanması unutulan nitelikli bir hâlin, hükmün açıklandığı sırada uygulanarak sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmolunabileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat ve bu anlamda sanık ile Devlet arasında imzalanmış bir sözleşme anlamına gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulandığı hâllerde, sanık denetim süresi içerisinde bir daha kasıtlı bir suç işlememeyi taahhüt ederken, Devlet ise sanığa lekelenmeme hakkı tanımakta ve belirli bir süre içerisinde kasıtlı başka bir suç işlememesi hâlinde cezanın düşürüleceğini taahhüt etmektedir. Sanığın Devlete verdiği sözü tutmayıp denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ise, kanun koyucu açıklanması geri bırakılan cezanın aynen açıklanması yaptırımını öngörmüştür. Dolayısıyla açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın daha fazla cezalandırılmasına karar verilmesi, bir nevi sözleşmeye aykırılık anlamına geleceği gibi kişilerin Devlete ve adalete olan güvenlerinin de sarsılmasına neden olacağı ortadadır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.”

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 Tarih ve 2008/11-250 Esas – 2009/13 Karar sayılı kararı Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran, doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasasına eklediği 13/a maddesi ile yasak hakların geri verilmesi müessesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun, bir kez mahkûm olan bir kişinin ömür boyu bu mahkûmiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkûmiyetler açısından da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkûmiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden, 5237 sayılı TCY’nın tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkûmiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet ve hakkaniyete uygun olacaktır.”

T.C. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 30.05.2018  Tarih ve 2018/3963 Esas -2018/10131 Karar sayılı kararı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 gün 842-100;10.04.2012 gün 479-145 ve 08.05.2012 gün 449-186 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; sanığın mağdura yönelik eylemi neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu; bununla ilgili katılan tarafından sarfedilen en azından hastaneye gidiş geliş masraflarının ödenmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunulmadığı gibi şikayetçilerin şikayetinin devam edip sanıklar tarafından zararlarının giderildiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle sanıklar hakkında 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından olduğu kabul edilen suçun işlenmesiyle mağdurun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi şartının yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.”

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.11.2019 Tarih ve 2016/1034 Esas – 2019/647 Karar sayılı kararı Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.”

Leave A Comment

All fields marked with an asterisk (*) are required