Hakaret suçu
Hakaret fiiliyle, kişinin manevi varlıklarından en önemlilerinden olan, onur, şeref, saygınlık değerlerine yönelik saldırılarda bulunulmaktadır. Bireyin bu değerlerine yönelik saldırılar da Türk Ceza Hukuku anlamında suç teşkil etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda, hakaret suçu, “şerefe karşı suçlar” başlığı altında, 125-131 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Hakaret suçu, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yahut sövmek şeklinde de işlenebilir. Hakaret suçu, yazı, söz, resim vasıtalarıyla işlenebildiği gibi, basın ve yayın yoluyla da işlenebilir. Yeter ki bu yollarla bireyin toplum içindeki onur, şeref ve saygınlıkları zedelenebilecek olsun.
Kanun koyucu, iddia ve savunma dokunulmazlığı, basının haber verme hakkı, eleştiri hakkı gibi halleri hukuka uygunluk sebepleri; hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi, haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi hallerini de cezayı azaltan ya da ortadan kaldıran nedenler olarak düzenlemiştir.
Hakaret suçunun özel görünüş biçimleri olarak karşımıza teşebbüs, iştirak, içtima çıkmaktadır. Kural olarak hakaret suçu teşebbüse elverişliyse de pratikte bunun gerçekleşmesi bir hayli zordur. Hakaret suçunda iştirak hususunun genel iştirakten herhangi bir farklı yanı mevcut değildir. Suç, iştirake elverişlidir.
KUSURLULUK
CEZAYI ORTADAN KALDIRAN VEYA AZALTAN SEBEPLER
Kusur veya kusurluluk, işlediği bir fiille ilgili olarak kişideki iradenin oluşum şartlarının tespiti ve bu tespite istinaden gerçekleştirilen eylem dolayısıyla failin şahsen cezalandırılması gerekip gerekmediği hususundaki yargıyı ifade eder.
Kusurluluk suçun her türlü psikolojik görünüşünü de ifade eder. Fail hukuka uygun hareket etmemiştir. Bu yüzden, bu kişi kınanabilir. Dolayısıyla kusur, suça etki eden bir neden, cezalandırıla bilirlik şartıdır.1
1.) Hakaret Suçunun Haksız Fiile Tepki Olarak İşlenmesi
TCK m.129/1’ de, “Hakaret suçunun, haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ifadesi yer almaktadır.
Bu maddenin uygulama alanı bulabilmesi için öncelikle haksız bir fiilin bulunması gerekmektedir. Hakaret, haksız fiili gerçekleştirmiş kişiye karşı yapılmalıdır. Üçüncü kişinin haksız fiiline karşı bir başkasına hakaret edilmesi yukarıdaki maddede belirtilen haksız tahrik hali olmayacaktır. Buna karşılık, haksız fiilin doğrudan hakaret edene yöneltilmesi gerekmez. Örneğin çocuğu cinsel tacize uğramış kişinin faile hakaret etmesi durumunda TCK m.129 uygulama alanı bulur.
Bu maddedeki haksız tahrikin oluşması için gereken bir başka şart da hakaret edildiği sırada haksız tahrikin etkilerinin halen sürüyor olması gerektiğidir.2
Normal şartlarda kanun, suçun, fiilin yarattığı hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında işlenmesini aramaktadır. Oysa ki m.129/1’de yer alan haksız tahrikin bu özel türünde hakaret suçunun hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında işlenmiş olması aranmamış; haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi ve haksız fiilin failde tepki vermeyi gerektirecek ölçüde bir etki
1 Artuk/Gökçen, Genel Hükümler s.494, 495
2 Coşkun, “Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.146, 147
yaratması, yeterli görülmüştür. Bununla birlikte, haksız fiil ile hakaret suçu arasında uzun bir zaman geçmemiş olmalıdır.3
2.) Hakaret Suçunun Kasten Yaralama Suçuna Tepki Olarak İşlenmesi
TCK m.129/2’de “Bu suçun kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde kişiye ceza verilmez.” ifadesi yer almaktadır. Failin ceza almaması için hakaret suçunu, yaralamayı gerçekleştiren kişiye karşı işlemesi gerekir; üçüncü bir kişiye karşı işlendiği takdirde bu madde uygulama alanı bulmaz.
Kasten yaralamanın da haksız olması, herhangi bir hukuka uygunluk sebebini içermemesi gerekmektedir. Yaralama fiili kasten yapılmış olmalıdır. Hakaret, faile yönelen kasten yaralama eyleminin hemen akabinde gelmelidir.4
3.) Karşılıklı Hakaret
TCK madde 129/3’ e göre, “Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” Bu madde TCK m.125 kapsamındaki hakaret suçları için geçerlidir. Bunun dışındaki özel tahkir suçları madde kapsamında değildir. Hakaretlerin huzurda ya da gıyapta, somut bir fiil veya olgu isnadı yahut sövme şeklinde gerçekleşmiş olması bakımından bir farkı yoktur. Yeter ki her iki hakaret arasındaki süre, illiyet bağını ortadan kaldırmasın.5
Karşılıklı hakaret için ilk kim hakaret etmişse karşı hakaret ona yöneltilmiş olmalıdır. Hakaret fiilleri arasında da nedensellik bağı bulunması gerekir. İlk hakareti gerçekleştirenin haksız; tahkirin hukuka aykırı olması gerekir. Öyle ki bir hakkın kullanılması yahut emrin ifası kapsamındaki hakarete karşılık veren kişi bakımından şahsi cezasızlık uygulanmayacaktır. 6
3 Tatar, “Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları” s.244, 245
4 Korkarer, “Hakaret Suçu”, s.170, 171, 172
5 Özer, “Hakaret Suçu”, s.72, 73, 74
6 Özer, “Hakaret Suçu”, s.73,74
CEZA SORUMLULUĞUNU ORTADAN KALDIRAN HALLER
TCK madde 127, isnadın ispatını düzenlemiştir. “İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.”
İspat Hakkını Kullanmanın Şartları
Hakaret suçunda sanığın ispatı, somut olgu ya da fiil isnadı ile sınırlandırılmıştır. Örneğin birine hayvan denilerek sövüldüğünde bu benzetmenin doğruluğunun ispatı söz konusu olamaz. İsnat edilen fiilin somut ve belirli olması için fiilin bütün detaylarıyla açıklanması gerekmeyip, fiili netleştirmeye yetecek nitelikte olması yeterlidir. 7
Mağdura belirli bir fiilin isnat edilmesinin yanı sıra o fiilin suç oluşturması gerekir.8
Hakaretin yapıldığı anda isnadın konusu olan suçtan dolayı hakaret suçunun mağduru hakkındaki kovuşturmanın kesin hükümle sonuçlanmamış olması gerekir ki fail suç teşkil eden isnadını ispat hakkına sahip olsun.9 TCK m.127/1’in uygulanabilmesi için mahkûmiyet kararı hakaret fiilinden önce kesinleşmemiş olmalıdır, aksi takdirde fail m.127/2’ye göre kişiye ispat edilmiş bir eyleminden bahisle hakarette bulunan fail cezalandırılacaktır.
TCK m.127/2’de, “İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedilir.” Bu hüküm, kişilerin geçmişte işledikleri suçlar ile etiketlenmesini, sürekli olarak hakarete uğramasını engellemek amacıyla getirilmiştir. Yani daha öncesinde hırsızlık suçunu işlemiş birine, daha sonraları hırsız demek, hakaret suçunu oluşturacaktır. 10
7 Coşkun, “Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.84 8 Coşkun, “Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.85 9 Coşkun, “Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu” s.85
Fail isnadını en geç isnada konu olan fiille ilgili hükmün gerçekleştiği tarihe dek yapmalıdır ki isnadın ispatı imkanından yararlanabilsin. Örneğin fail, mağdura hakkında hırsızlık suçuyla ilgili halihazırda yürütülen bir kovuşturmanın varlığında isnatta bulunmuşsa, isnadını ispat hakkından yararlanabilir. Ancak kovuşturma tamamlanmış, kişinin mahkumiyeti kesinleşmişse artık isnadın ispatı hakkı olmayacaktır.11
İsnadı ispat hakkı, isnat edilen ve konusu suç teşkil etmeyen bir fiilin ispatlanmasında kamu yararı bulunması koşuluna bağlanmıştır.12
HUKUKA AYKIRILIK
Hukuka aykırılık, gerçekleştirilen fiilin, kamu düzeniyle çatışması olarak tanımlanır. Ancak fiilin hukuka aykırı kabul edilebilmesi için, herhangi bir hukuka uygunluk sebebini de içerisinde barındırmaması gerekmektedir.
Hakaret suçu bakımından da kişinin onur, şeref ve haysiyetini rencide eden davranışın, hakaret suçunun kanun maddesindeki tanımını karşılaması yeterli olmayıp, kanunda sayılan hukuka uygunluk sebeplerini de içermemesi gerekir. Herhangi bir hukuka uygunluk sebebinin varlığı halinde kişiye, hakaret suçu isnat edilemeyecektir.
Hukuka uygunluk nedenleri, genel hukuka uygunluk nedenleri ve özel hukuka uygunluk nedenleri şeklinde sınıflandırılmıştır. Genel hukuka uygunluk nedenleri bütün suç tipleri için geçerli olup bunlar: “kanunun hükme ve amirin emri”, “meşru savunma ve zorunluluk hali”, “hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası” şeklinde TCK’nin ilgili maddelerinde düzenlenmiştir. Bu saydığımız genel hukuka uygunluk kurallarının yanı sıra, yalnızca belirli suç tipleri için öngörülmüş özel hukuka uygunluk sebepleri de düzenlenmiştir. Hakaret suçunda da özel hukuka uygunluk sebepleri yer almaktadır.13
Hakaret suçunda hukuka uygunluk sebepleri, hakkın kullanılması başlığı altında, “iddia ve savunma dokunulmazlığı”, “ihbar ve şikâyet hakkı”, “haber verme hakkı”, “eleştirme hakkı”, “terbiye hakkı”dır. Diğer sebepler, “mağdurun rızası”, “kanunun hükmünü yerine getirme”, “yetkili merciin emrinin ifasıdır.”14
1.) Kanunun Hükmünü Yerine Getirme
Hakaret suçu, bir yasanın yerine getirilmesi amacı ile işlenmiş ise, suçun oluşmasından söz edilemeyecektir. Kanunun bir hükmünü yerine getiren kişiye ceza verilemez. (TCK m.24/1) Ancak burada bahsi geçen kanun kelimesini geniş anlamda hukuk kuralı olarak anlamamız
doğru olacaktır.15
Görevini yerine getirirken ihmaller ve suiistimaller gerçekleştiren emirlere karşı gelen, aykırı davranan kamu görevlisini azarlayan amiri bu hukuka uygunluk sebebinden yararlanacaktır. Buna benzer olarak askerlikte, askerliğe dair hatalardan dolayı, üstün astı azarlamasının hakaret sayılmayacağı yönünde düzenleme yer almaktadır. (Askeri Ceza Kanunu m.119/3)
Yine de belirtmek gerekir ki, kanun hükmünü yerine getirmesi için görevli ve yetkili kılınan kişilerin, kanunun belirlediği şartlara uygun, hukuka uygunluk sebeplerinin sınırlarını aşmamaları gerekmektedir. Aksi takdirde yerine getirdikleri eylem suç teşkil edecektir.16
2.) Amirin Emrini Yerine Getirme
TCK m.24/2’ye göre, “Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.” Yetkili merciin emri doğrultusunda şayet hakaret suçu işlenmişse, fail bu hukuka uygunluk sebebinden faydalanacaktır.
Aslında amirin emrini yerine getirme hukuka uygunluk sebebi de bir nevi kanun hükmünün ifası kapsamında değerlendirilebilir. Ancak aralarındaki başlıca fark şudur; kişi kanun hükmünü yerine getirirken, bu hükmün hukuka uygunluğunu tartışma ve sorgulama yetkisine sahip değildir, fakat ast üstün verdiği emrin yasaya uygun olup olmadığını sorgulamakla da görevlidir. Nitekim konusu suç teşkil eden emir, ast tarafından yerine getirilmemelidir.
Kanuna aykırı emri yerine getiren kişi, sorumluluktan kurtulamayacaktır.17
Emrin ifası kapsamında değerlendirilecek olan hakaret fiili, öncelikle bir amirin emri niteliğinde olmalıdır. Bunun yanı sıra, emri veren de uygulayan da buna yetkili olmak durumundadır.
15 Coşkun, ”Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.123
Hakaret fiilinin, amirin emrinin ifası hukuka uygunluğunu örnekleyecek olursak: Şahit veya bilirkişi sıfatıyla algıladıklarını, yetkili merci huzurunda açıklayan kimse, bu ifadeler hakaret içeriyor da olsa, görevini yerine getirdiğinden dolayı hakaret suçunu işlemiş sayılmayacak; bu hukuka uygunluk sebebinden faydalanacaktır. Öte yandan, Cumhuriyet savcısı, emrindeki kolluk görevlilerini, hoşlanmadığı şahsı korkutma amaçlı tahkir edici sözler söylemek ile görevlendirirse, bu fiil hukuka, yasaya uygun emrin ifası kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, hukuka uygunluk sebebi sayılmayacaktır. 18
3.) Mağdurun Rızası
TCK m.26/2’de, “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” Hakaret suçunun konusunu oluşturan, kişinin onur, şeref ve saygınlık gibi değerleri olduğu için, bu kavramlar da kişinin mutlak surette tasarruf edebileceği kavramlar olduğundan, hakaret suçunda da mağdurun rızası hukuka uygunluk sebebi geçerlidir. Buna örnek verecek olursak: Bir tiyatro oyununda sahne gereği kendisine hakaret edilen oyuncu, buna, oyunda oynamayı kabul ederek rıza göstermiştir. 19
Kişinin mutlak surette tasarruf ettiği hak, kendisine ait olan onur, şeref değerleridir. Bunun yanı sıra, farklı hukuki menfaatler de kişinin bu hakkıyla birlikte korunuyorsa şayet, kişi yalnızca kendi hukuki menfaati açısından rıza gösterebilir. Yani bu rıza, korunan diğer farklı hukuki menfaatleri de kapsamaz. Bir kamu görevlisine, görevi itibariyle hakaret edilmesi durumu buna örnek teşkil eder. Bu örnekte mağdurun rıza göstermesi, hukuka uygunluk sebebi değildir. 20
Rızanın hukuka uygunluk sebebi sayılabilmesi için, mağdurun rıza göstermeye ehil olması gerekmektedir. Rızanın, menfaati saldırıya uğramış mağdur tarafından açıklanmış olması ve mağdurun da bu rızayı açıklarken ehil olması yani örneğin ayırt etme gücünün bulunması gerekir. Kural olarak 18 yaşından büyük kimselerin rıza açıklama ehliyetleri vardır.21
18 Sezen, ”Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.95
19 Korkarer, ”Hakaret Suçu”, s.153
20 Tatar, ”Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları”, s.216, 217
Rızanın hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilebilmesi için, rızanın hangi fiillere karşı verildiğinin tespiti ve bu fiillerin dışına çıkılmaması gerekir. Ek olarak rıza hangi kişinin hakaretine karşı gösterilmişse, fiilin o kişiyle sınırlı kalması gerekmektedir.
Rıza göstermek, herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Açık veya örtülü olarak rıza gösterilebilir. Fotoğraf çekilen arkadaş grubunun şakalaşırken birinin diğerine tahkir edici sözler söyleyip hareketler yapması sonrasında, kişinin arkadaşlığına devam edip, başka bir tepki göstermemesi örtülü rızaya örnek gösterilebilir. 22
Rızanın mağdur tarafından, fiilden önce veya en geç fiilin gerçekleştiği sırada verilmesi gerekir. Rızanın fiilden sonra verilmesi kabul edilmez. Rıza fiil gerçekleştikten sonra verildiği takdirde, hukuka uygunluk artık gündeme gelmez. Bu noktadan sonra ancak kişinin şikayetinden vaz geçmesi söz konusu olabilir. Bu fark, verilecek kararın niteliğini belirler.
Şikâyetin geri çekilmesi durumunda beraat kararı verilirken; rıza gösterilmesi durumunda davanın düşmesi söz konusudur. 23
4.) Hakkın Kullanılması
TCK m.26/1’e göre, “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.” Bu, genel bir hukuka uygunluk sebebidir. Hakaret suçu bakımından da fail, anayasa ve kanunlarca kendisine tanınmış hakları kullanmakta ise, suç isnadı olmayacaktır.
Hakkın kullanılması hukuka uygunluk sebebinin geçerli olabilmesi için bu hakkın, kişi tarafından bizzat, aracısız kullanılması gerekmektedir. Eğer hakkın kullanılabilmesi için bir yetkili mercie başvuruluyorsa, kişi o hak üzerinde doğrudan tasarrufta bulunamadığından, bu hukuka uygunluk sebebinin geçerli olması söz konusu değildir.24
Yine bu hakkın, sınırları içerisinde kullanılması gerekir ki, hukuka uygunluk sebebi sayılabilsin.
Hakaret suçlarının hukuka uygunluk nedenlerinden olan hakkın kullanılmasını “iddia ve savunma dokunulmazlığı, ihbar ve şikâyet hakkı, haber verme hakkı, terbiye ve disiplin hakkı” başlıkları altında inceleyeceğiz.25
22 Coşkun, ”Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.121, 122
23 Sezen, ”Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu” s.92
24 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s.103, 104
A.) İddia ve Savunma Dokunulmazlığı
a. Genel açıklamalar
TCK’nin 128.maddesinde, “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda veya olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak bunun için isnat ve değerlendirmelerin gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekmektedir.” denilerek, iddia ve savunma dokunulmazlığına değinilmiştir. 26
Burada dokunulmazlık diye belirtilen aslında hukuka uygunluk sebebidir, dokunulmazlık değildir. Dokunulmazlıklar cezayı kaldıran şahsi şartlar iken, hukuka uygunluk sebeplerinin varlığında suç oluşmaz. 27
Bu hukuka uygunluk sebebi ile amaçlanan, yargı mercileri ve idari merciler karşısında kişilerin haklarını ve menfaatlerini korkmadan tereddüt etmeden savunmalarını, korumalarını sağlamaktır.
b. İddia ve Savunma Dokunulmazlığından Faydalanma Şartları
i.) Yargı Mercileri Ya da İdari Makamlar Nezdinde Yazılı veya Sözlü Başvuru Yapılması
İddia ve savunma dokunulmazlığından faydalanılabilmesi için, yazılı veya sözlü başvurunun yapıldığı sırada veya iddiaya ilişkin deliller ile savunmaya ilişkin delillerin sunulduğu sırada hakaret içeren fiilin isnadı gerekir. Bu kapsamda delil sayılabilecek her şeyden (video, fotoğraf vb.) faydalanılabilir.28
26 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu” s.68
27 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s.128
28 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.64
Hakaretin, hareket veya işaretlerle işlenmesi halinde kişiler, iddia ve savunma dokunulmazlığından faydalanamaz, görüşü öğretideki ağırlıklı görüştür. 29
İsnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması, iddia ve savunma dokunulmazlığından faydalanmanın bir diğer gereğidir. Ek olarak muğlak ifadeler ile isnatta bulunulmuş ise bu haktan yararlanılamaz.
128.maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, isnat edilen olguların gerçekliği bu haktan faydalanmak için yeterlidir; uyuşmazlığın çözümü için yararlı olması aranan bir husus değildir.
30
ii.) İddia ve Savunma Dokunulmazlığından Faydalanabilecek Kişiler
TCK m.128, söz konusu isnat ve değerlendirmelerin “kişilere” yönelik olmasını belirtmiştir.
Burada belirtilmesi gereken bir husus; tanık ve bilirkişiler, iddia ve savunmada bulunmadıkları için onlar için iddia ve savunmaların dokunulmazlığı söz konusu değildir; onlar için geçerli olan hukuka uygunluk sebebi, kanun hükmünü icradır.31
Cumhuriyet savcısının görevi itibariyle düzenlediği sanık dosyasında, sanık hakkında olumsuz bir değer yargısında bulunması durumunda, yararlanılan hukuka uygunluk sebebi, iddia ve savunma dokunulmazlığı değil, görevin ifasıdır.32
iii.) İddia ve Savunmada Sınırın Aşılmaması
İddia ve savunma hakkı sınırsız bir hak değildir. Bu hakkın kullanımı söz konusu olduğu zaman da sınırın aşılması kişiler bakımından cezai sorumluluk doğuracaktır. Burada iddia ve savunma hakkının sınırını hakaret suçu oluşturmaktadır. Yani hakaret suçunu oluşturmayan ifadeler bu kapsamın dışında kalmaktadır. Bu noktada beyanlar, iddiaları doğrulamıyor, karşı tarafın delillerini çürütemiyorsa; iddia ve savunmalardan bağımsız ise, bu hakkın kullanımında sınır aşılmış demektir.33
29 Özer,” Hakaret Suçu”, s.52
30 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s.135
31 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu” s.71
32 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu” s.65
33 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.71, 72 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s.136, 137
B.) Basının Haber Verme Hakkı
Hakaret suçlarında hakkın kullanılmasına ilişkin bir diğer hukuka uygunluk sebebi de, haber verme hakkıdır. Haber verme hakkı, kişilerin olaylara yönelik inceleme yorumlama, eleştirme, görüş açıklama ve bunları yayabilme ile gerçekleşir.
Haber verme hakkı kaynağını Anayasamızda bulunan basın özgürlüğünden almaktadır.34 Herkes milli güvenlik, ülke bütünlüğü, genel ahlak, kamu düzenini bozmamak kaydıyla, her konuda düşünme, düşüncesini yayma, haber alma özgürlüğüne sahiptir. Bu doğrultuda basında yer alan bir haberin hukuka uygun sayılabilmesi için; gerçek olması, güncel olması, paylaşılmasında kamu yararı bulunması, açıklanış biçimiyle konusu arasında fikri bir bağ bulunması gerekmektedir. 35
Basın özgürlüğü, Anayasamızda madde 28/2’de “devlet basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirler alır.” denmek suretiyle güvence altına alınmıştır. Basın Kanunu’nda madde 3/1’de, “Basın özgürdür. Bu özgürlük, bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” ifadesi yer almaktadır. AİHS madde 10’da da herkesin görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahip olduğu; bu hakkın kanaat özgürlüğü ve kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerdiği belirtilerek haber verme hakkı ifade özgürlüğünün bir uzantısı olarak belirtilmiştir. 36
Basının, halkın bilgilenme ihtiyacını gerçekleştirmeye yönelik, haber verme ve düşünceleri yayma fonksiyonu vardır. Basının bu faaliyeti kamusal nitelik taşır. Bununla beraber, basın özgürlüğünden faydalanırken, diğer kişilik haklarının da ihlal edilmemesi gerekir. Şayet ihlal durumu söz konusu olursa, basının hukuki ve cezai sorumluluğu doğar.37
34 Korkarer,” Hakaret Suçu” s. 115
35 Özer,“ Hakaret Suçu“, s.41
36 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.102, 103 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları”, s.89, 90
37 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları”, s.91, 92
Basının haber verme hakkı sınırsız değildir. Yayınlanan haberin, muhatabı kişinin, şerefine yönelik saldırı niteliğinde olmaması gerekir; basın özgürlüğü bunu meşru kılmaz. Kişilik haklarını tahkir edici söylemlerin varlığı, basın özgürlüğünün sınırlarını aşar.38 Nitekim anayasanın 26. maddesine göre, basın özgürlüğü kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal niteliği noktasına varıyorsa, sınırlandırılabilir. Basın kanununda da bu sınırlandırmalar belirtilmiştir. Hatta, Medeni Kanun’un 24 ve 25.maddelerinde de kişilik haklarına saldırıda bulunulmamasının yasal bir zorunluluk olduğu belirtilerek, basın özgürlüğüne sınırlandırma getirilmiştir.
Yargıtay ve doktrin, basının haber verme hakkının kullanılmasını birtakım şartlara bağlamıştır. Haber verme hakkının kullanılabilmesi için öncelikle açıklanan ve yayınlanan bilginin “haber” niteliğinde olması gerekir. Bu bilginin haber niteliği taşıması için güncel, gerçek olması ve yayınlanmasında kamu yararının bulunması gerekir. Bunlara ek olarak, olay ile düşüncenin açıklanış şekli arasında da bağlantı bulunmalıdır. Bu şartlar kümülatif şartlardır; birinin eksikliğinde, bilginin haber değeri ortadan kalkar.39
Aşağıda, burada değindiğimiz şartları inceleyeceğiz.
i.) Haberin Gerçek Olması
Basın özgürlüğü, gerçekte var olan olayların kamuoyuna duyurulması için var olan bir haktır. Bundan dolayı, yayınlanan haberin hayal ürünü olmaması, gerçeklik değeri taşıması gerekir. Gerçek olmayan bir olayın, bilginin topluma duyurulması, hukuka aykırılık oluşturur. Basın, gerçekliğinden şüphe duyduğu bilgileri aktarmamalıdır. Bu bilgi her ne kadar güncel de olsa, yayınlanmasında kamu yararı da bulunsa; gerçekliği tespit edilmeden yayınlanması her halükârda hukuka aykırılık teşkil eder. 40
38 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.74
39 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.106
40 Özer,” Hakaret Suçu”, s.41, 42
Burada basın mensubunun görevi, haberin alındığı zamanki durumu araştırmaktır. Basın mensubundan çok ayrıntılı, titiz bir araştırma yapması beklenemez. Başka deyişle, gazeteci, bir kolluk görevlisi, savcı yahut dedektif gibi gerçeği araştırmak mecburiyetinde değildir. Bu bağlamda gazeteci, var olan bir olgunun o zamanki gerçekliğini araştırmalıdır; sonrasında habere konu olan mevcut olayın değişikliğe uğraması, fiili hukuka aykırı hale getirmez; yeter ki, olayın verildiği tarihte paylaşılan bilgiler gerçeği yansıtsın, habere gerçek dışı unsurlar eklenmemiş olsun.41
Bu hususta, şayet basın resmi makamlarca yapılan bir açıklamayı kamuoyuna duyurmuşsa, basının yapılan bu resmî açıklamanın gerçekliğini araştırma yükümlülüğü yoktur. Resmi makamlarca yapılan açıklamalar gerçeği yansıtmıyorsa da bu durumda basının sorumluluğu doğmaz. 42
Basın mensubu gerçek sanıp yayınladığı bir haberin, sonradan gerçek olmadığı bilgisine ulaşırsa eğer, şartlar sağlandığı takdirde de TCK m.30/3’te düzenlenen “hatadan” faydalanabilecektir. Bu hatanın kaçınılmaz olması bulunması gereken şartlardandır.43
ii.) Haberin Güncel Olması
Medyanın basın özgürlüğü, haber verme hakkından kasıt, kamuoyunu bilgilendirmek ve kamuoyu oluşmasına katkıda bulunmaktır. Olay unutulduktan ve yeniliğini kaybettikten sonra haber yapılması halinde artık o haberin kamu yararı taşıdığından, objektifliğinden bahsedilemez. Eski bir olayın haber yapılması durumunda haber verme hakkı kullanılmış olmaz bu durumda, tarihsel olayları açıklama hakkı kullanılmış olacaktır. Oysa medyadan beklenen güncel, taze haberleri kamuoyuna duyurmasıdır.44
41 Korkarer,” Hakaret Suçu” s.117, 118, 119
Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.109
42 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.110 43 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları”, s.94, 95 44 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.78, 79 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s.120, 121
Bunun yanı sıra, eskiden gerçekleşmiş olay, toplum açısından tekrar önem kazanırsa, bu durumda eski olayın haber yapılması güncellik şartına aykırı olmayacaktır. Örneğin işlediği suçlar kamuoyunu yakından alakadar eden zanlının, uzun zaman sonra cezaevinden çıkması halinde, eskiden işlediği suçların bu bağlamda haber yapılması durumunda, haberin güncelliğini koruduğu söylenebilecektir.
iii.) Kamu Yararı
Olayın haber niteliği taşıması için, paylaşılmasında, kamunun ilgisini çekmesi, kamu yararının bulunması gerekir. Kişin şeref ve saygınlığının korunmasından vazgeçilebilmesi için, üstün bir hakkın bulunması gerekir. Üstün hak ayrımı yapılırken dikkate alınması gereken ölçüt, haberin salt kaba merak duygularına mı hitap ettiği yoksa toplumdaki üstün ahlaki ve hukuksal değerlerin korunmasına mı hitap ettiğidir. Öğrenilmesinde kamunun herhangi bir yararı bulunmayan olaylar her ne kadar merak uyandırıcı olsalar da haber verme hakkı kapsamında değerlendirilmezler. 45
Haberde kamu yararını bulunup bulunmadığı, habere konu olan olay, kişi, kişilerin kimlikleri toplumdaki görevleri, konumları, önemleri dikkate alınarak belirlenir. Örneğin bir vatandaşın toplumu ilgilendiren adli bir olaya karışması, bir bakanın hırsızlık, bir kamu görevlisinin yolsuzluk yapması, yasama, yürütme, yargı erklerinin faaliyetlerinde yapılan yanlışların kamuoyuna duyurulmasında kamu yararı bulunurken; sıradan bir vatandaşın işlediği hırsızlık suçunun kamuoyuna açıklanmasında, kamu yararı yoktur. 46
iv.) Haberin Konusu ve İfade Arasında Düşünsel Bir Bağın Bulunması
Bir haberin içeriği ile veriliş şekli arasında düşünsel manada bir nedensellik ilişkisinin olması gerekmektedir. Haberin veriliş şekliyle konusu arasında illiyet bağının olması, haber verme hakkının ölçülü kullanılmasıyla ilgili bir şarttır. 47
45 Özer,” Hakaret Suçu”, s.42, 43
46 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları”, s.97, 98
47 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.113
Haberin veriliş şekli kişilik haklarını zedeleyici bir üslupla yapılıyorsa, konu ile üslup arsında bağlantı bulunmuyorsa, kullanılan ifadeler ve üslup küçük düşürücü, aşağılayıcı, amaç dışı veya amacı şan nitelikte ise konu ile ifade arasında fikri bağın bulunduğundan söz edilemez. Haber yapılırken bir kimsenin şeref ve saygınlığını rencide edecek ifadeler özenle süzgeçten geçirilip o şekilde sunulmalıdır. Haber yapılırken habere yorum ve değer yargılarının eklenmesi eleştiri yapılması halinde bu eleştiriler ve yorumlar hakaret teşkil etmekte ise ifade özgürlüğü ile kişilik hakları arasındaki dengenin iyi kurulması, bu iki hakkın çatışmamasına özen gösterilmelidir.48
C.) Terbiye Etme Hakkı
Hakaret suçlarında hukuka uygunluk sebeplerinden olan hakkın kullanılmasına ilişkin bir diğer başlık terbiye etme hakkıdır. Bazı hallerde mevzuat, bazen de örf ve âdet, terbiye edilme ihtiyacı olan kişileri, terbiye etme ve eğitme hakkı vermiştir. Terbiye hakkının pozitif hukuktaki kaynağı Türk Medeni Kanunudur. Medeni Kanun’un 340. Maddesi, anne ve babaya çocuğu eğitme ve her konuda gelişimini sağlama, koruma yükümlülüğü yüklemiştir. Medeni Kanun madde 445 de küçüğün vasisinin de aynı haklara sahip olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda, terbiye etme hakkından kaynaklanan, azarlama, uyarma, eleştirme ve isnatta bulunma gibi tahkir edici davranışlar hakaret suçunu oluşturmaz. Tabi ki diğer haklarda da olduğu gibi, terbiye etme hakkı da sınırsız değildir. Hakkın sınırlarının aşılması durumunda, hakaret suçu oluşur. Terbiye etme hakkının sınırlar, zorunluluk ve orantılılıktır. 49
48 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları”, s.99, 100 49 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.79, 80 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.99
Örf ve âdet hakkın kullanılmasında kaynak olmasa da terbiye etme hakkında, örf ve adeti kaynak olarak kabul etmemiz gerekir. Örneğin anne ve babanın yanı sıra, teyze, hala, dayı gibi akrabaların da terbiye etme hakkını kullanabilecekleri kabul edilebilir. Bir başka örnek ise, usta çırak ilişkisi içerisinde eğitim görülen meslek okullarında, ustanın çırağı eğitmek adına, terbiye hakkını kullanması kabul edilebilecektir. Ancak pek tabii, kaynağı örf ve âdet olarak belirlememizin yanı sıra, terbiye hakkının sınırlarını da öğrencinin şeref hakları ile ruhi gelişimi göz önüne alarak belirlemek gerekir. 50
D.) Eleştiri Hakkı
Eleştiri hakkı, Anayasanın 26.maddesinde düzenlenen düşünce özgürlüğünün bir kısmını oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra haber verme hakkının da bir görünümü olduğunu söyleyebiliriz ancak eleştiri hakkı salt bir olayı duyurmakla kalmayıp, olaylara yönelik değer yargısında bulunmayı da içerir. Değer yargısı, olay ya da durum ile ilgili kişisel düşünce açıklamaktır. Dolayısıyla değer yargısı açıklamayı içeren eleştiri hakkının haber verme hakkının bir parçası olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu sebeple, haber verme hakkı kapsamında açıklamış olduğumuz durumlar, eleştiri hakkı bakımından da geçerlidir. Buna göre, eleştiri konusu gerçek, güncel olmalı; açıklanmasında kamu yararı bulunmalı, eleştiriye konu olan olay ile bunun ifade edilişi arasında düşünsel bağ bulunmalıdır.51
Eleştiri hakkının düşünce ve kanaat açıklama kapsamında olduğunu söylemiştik. Bu bağlamda eleştiri hakkı, bir kişiye somut bir olgu isnadında veya kişiyi küçük düşürücü değer yargısında bulunulduğu anda hakaret suçunu oluşturur; yani hakkın sınırını hakaret suçu oluşturur. 52
Eleştiri, toplumun aksaklıklarını ve eksikliklerinin ortaya konulup giderilmesini içerir. Genellikle muhatabın eksik ve yanlışlarının ortaya konulması ve bunlar yapılırken de kamu menfaatinin ve kişilik haklarının gözetilmesi gerekmektedir.
50 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s152
51 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu” s.115 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları” s.101
52 Özer,” Hakaret Suçu”, s.45
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ A.) TEŞEBBÜS
Tahkir edici fiilin mağdurun onur şeref ve saygınlığını rencide edici olmasıyla yetinen hakaret suçu, hareketin yönelik olduğu konu üzerinde tehlike yaratmış olup olmadığının yani söz ve hareketlerin onur şeref ve saygınlığı gerçekten rencide edebilecek nitelikte olduğunun araştırılmasına gerek bulunmadığından soyut tehlike suçu niteliğindedir. Yine hakaret suçu ani suç olduğundan mütemadi suç şeklinde işlenmesi mümkün değildir.53
Hakaret suçu bu özellikleri dolayısıyla TCK m.35/1’ de, kişinin işlemeye kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması, olarak tanımlanan teşebbüse kural olarak elverişli değildir.54 Hakaretin söz ile gerçekleştirilmesi halinde, sözün söylenmesi anında suç oluşacağından ve icra hareketleri bölünemeyeceğinden, teşebbüs mümkün değildir. Gıyapta hakarette fail rencide edici sözü mağdur dışında birisine söylese ve bu kişiyi bu sözü başkasına da iletmesi hususunda görevlendirse, ancak bu kişi bu sözleri başkasına ulaştırmasa ihtilat unsuru gerçekleşmemiş olur. Bu durumda failin eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı söylenemez. Kanun koyucu, gıyapta hakarette ihtilatın varlığını aradığından, bu şart sağlanmadıkça eylem suç teşkil etmez.55
53 Özbek/ Doğan/ Bacaksız/ Başbüyük/ Meraklı, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.176
54 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.161
55 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.125
Ancak failin ağzından çıkan ifade, cümle olarak tamamlanamamış fakat hakaretin yine de anlaşılabildiği; hakaret etmeye çalışan failin ağzının zorla kapatıldığı; el işaretleri ile hakaret etmeye çalışan failin ellerinin tutulduğu durumlarda, teşebbüs mümkün görünmektedir.
Yine örneğin, bir ileti ile gönderilen hakaretlerde icrai hareketlerin bölünebileceği, dolayısıyla bu tür hakaret fiillerinde de teşebbüsün mümkün olduğu kabul edilmektedir.56 Örneğin telefonla mağdura gönderilen sesli veya yazılı mesajın, mağdurun mesajı okumadan veya dinlemeden, başkası tarafından silinmesi halinde, ileti mağdura ulaşmadığından, teşebbüs mümkün görünmekteyse de uygulamada olasılığı yoktur. Nitekim hakaret suçunun takibi şikâyete bağlıdır; mağdurun eline ulaşmayan bir iletiden haberdar olma imkânı da pek yoktur. 57
Basılmış eserler vasıtasıyla işlenen suç, eserin yayım anında işlenmiş kabul edilir. Eserin basılmış olması suçun kurucu unsurudur; ayrıca dağıtılıp, satışa sunulmuş olmasına gerek yoktur. Dolayısıyla henüz yayınlanmamış ya da yayınlanmak üzere iken engellenmiş bir eserde de hakaret suçu oluşmayacağından, teşebbüs de mümkün değildir. 58
Hakaret suçunda gönüllü vazgeçme mümkündür. Örneğin fail, üçüncü kişiye mağdura göndermesi suretiyle verdiği mektubu, mağdurun eline ulaşmadan üçüncü kişiden alsa, fail cezalandırılmaz. TCK’ nin 36. maddesinde, “Fail suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.” denmektedir.59
56 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.125
57 Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.162
58 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu” s.125, 126
59 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s.175
Buna karşılık, failin sözlü hakarette özür dilemesi, eğer basın yoluyla hakaret suçunu işlemişse tekzip veya özür mektubu yayınlatması durumlarında, suç tamamlanmış olacağından failin gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanması söz konusu değildir. Zira bu durumda etkin pişmanlık hükümleri devreye girecektir. Fakat TCK’ de etkin pişmanlık bütün suç tipleri için değil, yalnızca belli suç tipleri bakımından öngörülmüştür ve hakaret suçu bu suç tiplerinden biri değildir. 60
B.) İŞTİRAK
İştirak hakaret suçunda uygulama alanı bulabilir. Bunun için iştirak edenler arasında iştirak iradesi bulunması ve iştirak edenlerin davranışlarının en azından teşebbüs boyutuna ulaşmış olması gerekir.61
TCK’nin 37.maddesine göre suçun kanuni tanımındaki fiilleri beraber gerçekleştirenlerden her biri fail gibi sorumlu olacaklardır. Hakaret suçu bakımından da iki ya da daha çok kişinin aralarında anlaşma sağlayarak mağdura somut bir olgu ya da fiil isnat eden ya da sövgü yoluyla tahkir edici hareketlerde bulunan kişilerin her biri müşterek fail olarak cezalandırılacaktır. Örneğin iki kişinin hakaret içeren mektubu birlikte yazması veya hakaret içeren pankartı birlikte taşımaları gibi.62
Örneğin hakaret içerikli bir mektubu taşımakla görevlendirilmiş kişi, mektubun içeriğinden haberdar değilse, sadece mektubu taşımış ise, bu kişinin suça iştirak ettiği kabul edilemez.
Hakaret içerikli metni okumak durumundaki televizyon sunucusunun yahut hakaret içeren mektubu taşıyan postacının durumu böyledir.
Hakaret suçunun basın yayın yoluyla işlenmesi durumunda iştirak hükümlerine bir istisna getirilmektedir.
60 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.126 61 Artuk/Gökçen, Ceza Hukuku Özel Hükümler s.437 62 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.264
Hakaret suçunun işlenmesinde bir başkasının araç olarak kullanıldığı durumunda kişi burada fail olarak sorumlu olacaktır. Kanun koyucu kusur yeteneği olmayanların kullanılması durumunda, bu kişileri araç olarak kullananların cezasının üçte birden yarısına kadar arttırılacağını belirtmiştir. Buna göre, hakaret suçu, dolaylı faillik yoluyla da işlenebilir.
Örnek olarak bir akıl hastasını kandırarak bir başkasına hakaret etmesine sebep olan kimse dolaylı faildir. 63
Yasal şartların oluşması halinde, TCK’da düzenlenen azmettirme ve suça yardım etme hükümleri de uygulama alanı bulabilecektir. Şöyle ki 5187 sayılı basın kanunu uyarınca, “Süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur.” (Basın kanunu m.11/2)
Aslında basın yoluyla işlenecek hakaret suçlarında, haberin hazırlanması basımı ve dağıtımı sürecinde, haberci, fotoğrafçı, gazete sahibi, matbaacı, dağıtımcı gibi birçok kişi suça iştirak etmiş olur. Bu sebepten kanun koyucu basın yoluyla işlenmiş suçlara böyle bir istisna getirmiştir. Buna göre haberin içeriğinde suç varsa; başkalarının şeref ve haysiyetine saldırı bulunuyorsa, bu haberi kaleme alan kimse fail konumundadır. Şüphesiz ki, eser birden çok kişi tarafından kaleme alınmışsa, bu kez iştirak hükümleri uygulama alanı bulacaktır.64
Benzer şekilde TRT Kanununda da TRT yayın yoluyla işlenen suçlarda, haber metnini yazan veya sesi tespit edilen, bu metni veya tespiti fiilen kontrol eden ve yayını fiilen yöneten kişilerin sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır.
63 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.127, 128
64 Korkarer,” Hakaret Suçu”, s.175
Coşkun,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.163
C.) İÇTİMA
Bir kimsenin bir veya birden çok fiille, TCK’nin hüküm veya hükümlerini ihlal etmesi; birden çok fiilin tek failde toplanması durumunda, failin tek bir suçtan cezalandırılmasına suçların içtimaı denir. Hakaret suçlarında suçların içtimaı mümkündür. 65
Hakaret suçu, farklı zamanlarda farklı mağdurlara karşı işlendiği takdirde, mağdur sayısı kadar suç oluşur. Bu durumda da gerçek içtima hükümleri uygulanır.66
Yine bir suç işleme kararının icrası kapsamında, fail, aynı şahsa karşı, değişik zamanlarda hakaret suçunu işleyebilir. Bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Failin farklı zamanlardaki hareketlerinin somut bir fiil isnadı ya da sövme şeklinde, suçun işlenmesi mümkündür. Burada da aynı suç söz konusu olduğundan zincirleme suç hükümleri uygulama alanı bulur. TCK madde 43/2’ye göre, zincirleme suç halinde, faile tek bir ceza verilecek ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılacaktır. Bu noktada, farklı zamanlarda hakaret suçuna maruz kalan mağdur veya mağdurların aynı kişiler olması gerekmektedir.
Değişik zamanlarda işlenen hakaret suçunun mağdurları farklı kişiler ise zincirleme suç hükümleri uygulama alanı bulmaz. 67
Hakaretin bir topluluğa yönelik olması halinde, tek bir suçun mu kabul edileceği yoksa zincirleme suç hükümlerinin mi uygulanacağı tartışma yaratmıştır. Failin hakaret oluşturan sözlerinin bir topluluğu hedef alması durumunda tek bir hakaret suçunun oluşacağı ileri sürülmüş; Yargıtay’ın kararları bu doğrultuda olmuştur. 68
65 Artuk/Gökçen, Ceza Hukuku Genel Hükümler s.703
66 Artuk/Gökçen, Ceza Hukuku Özel Hükümler s.437
67 Tatar,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları”, s.265 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.129
68 Artuk/Gökçen, Ceza Hukuku Özel Hükümler s.437, 438
Bizim katıldığımız bir diğer görüşe göre ise; tek fiille işlenen hakaret suçlarında, hakaret suçunun mağdurunu bir topluluk oluştursa dahi, TCK m.43/2 karşısında hakaret suçu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmiş sayılacağından, zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmelidir. Nitekim hakaret suçu ile korunan hukuki değer kişilerin, onur, şeref ve saygınlıklarıdır. Bu durumda suçun mağduru topluluğu oluşturan kişiler olduğundan, her birinin onur, şeref ve saygınlıklarının rencide edildiği kabul edilmeli ve zincirleme suç hükümlerine göre ceza arttırılmalıdır. Kanun koyucu buna istinaden benzer bir düzenlemeyi getirmiştir. Buna göre TCK m.125/5’te; “Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi halinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak bu durumda zincirleme suça ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu düzenleme kamu görevlilerini kayıran bir durum yaratmaktadır.69
TCK’nin 42.maddesine göre, “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir.” Bileşik suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz. Bileşik suçta, farklı nitelikteki suçlar birleşerek tek bir suç oluşturduğundan, sonuçta tek bir suç ve bu suçun da tek bir cezası vardır. TCK’de hakaret suçu, bir suçun ağırlaştırıcı nedeni olarak düzenlenmemiştir ancak bazı suçların unsuru olarak yer almaktadır. Bunu örnekleyecek olursak TCK m.94’te düzenlenen işkence suçuna bakmamız gerekir. Bu maddede, “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi” ifadesinden, hakaret suçunun işkence suçunun bir unsuru olduğunu görmekteyiz. Bunu örnekleyeceğimiz bir diğer suç tipi de eziyet suçudur. Her iki suç tipinde de hakaret suçu bu suçları oluşturan unsur niteliğindedir. Nitekim bu suçları düzenleyen maddelerin gerekçesinde de “fiillerin hakaret niteliği taşıyabilmesi” ifadelerine rastlamaktayız. Fail, bu iki suç tipinde de hakaret suçu kendi başına etkisini kaybetmiş olduğundan hakaret suçundan değil, yalnızca işkence yahut eziyet suçundan cezalandırılacaktır. 70
69 Tatar,“ Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları“, s.266
70 Sezen,” Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”, s.130. 131
KAYNAKÇA
ARTUK/GÖKÇEN, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 12, Ankara 2018 ARTUK/GÖKÇEN, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 17, Ankara 2018
ÖZBEK/DOĞAN/BACAKSIZ/MERAKLI/BAŞBÜYÜK, Ceza Hukuku Özel
Hükümler, 16, Ankara 2019
ÖZBEK, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 13, Ankara 2018 Burak COŞKUN, “ Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”
Bülent TATAR, “ Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçları” Ömer ÖZER, “ Hakaret Suçu”
Mustafa Can KORKARER, “ Hakaret Suçu”
Duygu SEZEN, “ Türk Ceza Hukukunda Hakaret Suçu”